Siyonist işgal rejimi ile Türkiye arasındaki ilişkiler karşılıklı olarak büyükelçi atanması aşamasına gelmiş bulunuyor.
Siyonist cumhurbaşkanı Herzog’un şatafatlı devlet töreni ile Ankara’da cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından karşılanıp ağırlanması ile tüm muhataplara servis edilen işbirlikçi imajın pratik karşılığı olarak hayata geçen bu kararı kınayıp reddediyoruz.
Katil İsrail’in onlarca Filistinliyi katledip evini barkını yıktığı son Gazze saldırısının hemen ardından atılan bu adımın Siyonist rejimi ödüllendirmekten başka bir anlama gelmeyeceği açıktır. Dışişleri bakanı Çavuşoğlu’nun büyükelçilik aracılığıyla Kudüs’ün, Gazze’nin ve bütün Filistin’in haklarını daha iyi koruyacaklarına dair sözde gönül alıcı beyanı muhtemel tepkileri savuşturmak için dile getirilmiş hakikatten kopuk zavallıca ifadelerdir.
Her fırsatta hiçbir pratik karşılık üretmeyen “Kudüs, kırmızı çizgimizdir! Gazze ablukası kaldırılmalıdır!” gibi beyanlarla Filistin davası ve duyarlılığını uzun iktidarı boyunca alabildiğine sömüren AKP’nin kendi iktidar varlığının çıkmazları söz konusu olduğunda bu meseleyi hemen satışa getirdiğini sayısız kez gördük, yaşadık. Buna rağmen Filistin meselesini dert edindiğini beyan eden birçok İslami çevrenin AKP angajmanları nedeniyle ilkesizce savruluşlarına da yine sayısız kez tanık olduk. İşbirlikçiliğin geldiği bu son arsız aşamada siyasi iktidar kadar onlar da ağır bir vebal altındadır; tarih, ümmet ve insanlık önünde suçludurlar.
Ortadoğu rejimleriyle birer birer münasebet kurarak iyice azgınlaşan ve Filistin etrafında kurduğu gerçek duvarlara bir de güçlü bir sessizlik duvarı ekleyen İsrail’in, Filistinlilerin evlerini, zeytinliklerini, bağ ve bahçelerini yerleşimciler aracılığıyla daha çok çalıp yağmaladığı, her gün birkaç direnişçi Filistinliyi katlettiği, cezaevlerinde sayısız Filistinli tutsağı bulundurduğu bir dönemde bütün müslüman halklardan, antiemperyalist dünyadan güçlü tepkiler alması gerekirken atılan bu işbirlikçi adımlar karşısında suskun kalmak hiçbir şekilde kabul edilemez! Bu işbirlikçi adımların failleri aklanamaz, mazur görülemez!
Uzun yıllardır rekor düzeylerde seyreden ticari ilişkilerin varlığı zaten Siyonist rejimle AKP yönetimindeki Türkiye’nin münasebetlerindeki sürekliliği kanıtlıyordu ancak diplomatik alanda atılan bu pervasız adımlar bir başka ihanet fotoğrafı oluşturmakta ve Siyonist işgal karşısında yenilgi psikolojisini adeta dayatmayı amaçlamaktadır.
Herkes bilmelidir ki biz bütün bu zillet toplamını reddediyor ve Siyonist işgal rejimi karşısında direnişten yana saf tuttuğumuzu bir kez daha iftiharla tüm muhataplara ilan ediyoruz. Emperyalizmin ileri karakolu olarak ikame edilen İsrail’le kapışmak bütün bir Ortadoğu’nun özgürleşmesine giden yolun kapısıdır, bütün ezilen halklar için umuda tutunmanın önemli bir başlangıç noktasıdır. Bunu böyle biliyor ve hakikat iddiası taşıyan herkesin de böyle bilmesini salık veriyoruz.
Rabbimiz, ayaklarımızı hakikat üzere sabit kıl! Dünya menfaatleri için zalimlere, işbirlikçilere meylettirme! Bizi, Siyonist işgale direnen Filistin halkının direnişinin yardımcılarından eyle! İşbirlikçiliklere ve işbirlikçiliklere karşı sessiz kalanlara fırsat verme!
TOKAD
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.