Küresel Güce Karşı Küresel Mücadele Vermeliyiz

Yazar Ümit Aktaş, TOKAD Niksar Temsilciliğinde “İslamcılık Tartışmaları: Zaaf ve İmkânlar” başlıklı bir seminer verdi. İslamcılık’ın tarihi seyrini Tartışan Aktaş, İslamcı Hareketlerin bugünkü sorumluluklarına ilişkin düşüncelerini aktarırken konuşması boyunca ana hatlarıyla aşağıdaki tespitlerde bulundu.

– İslamcılık başlangıcı 150 yıl öncesine gider.

– İslamcılık üç evreye ayrılır:

– Cemaleddin Afgani’yle başlayan süreç. Namık Kemal, Ziya Paşa İttihad-ı İslam düşüncesini savunuyorlardı. İslamcılık kavramı sonradan üretildi.

– İslamcılar da o dönemde Abdülhamid’in istibdadına karşı harekete destek verdiler.

– İslamlaşmak tezi partileşme anlamına geliyordu. Ama buna yüz vermediler. Çünkü partileşmekle genelden kopmak istemediler.

– Partiler cemaate göre daha zayıftır. O dönemki İslamcılar bu sebeple dar bir parti siyaseti yerine daha genel bir zemine hâkim siyaset üretmek derdi düşündüler.

– Said Halim Paşa “İslamlaşmak” diye yazdığı kitapta “İslamcılık” değil “İslamlaşma” kavramını sahiplendi. İslamcılık dar bir şeyi temsil ediyordu.

– İslamcılığın ilk evresi ulusal darlaşma dönemi oldu. (Pakistan örneği)

– Bugünkü anlamda İslamcılık 1960’lardan sonra olumlu anlamda kullanılmaya başlandı. Önemli kişi ve kurumlar bu dönemde ortaya çıktı. Kutup, Aliya, İhvan-ı Müslimin, Malcolm x, Erbakan ve Garaudy…

İslamcılık, evrimci ve devrimci iki çizgide ilerledi

– İslam’ın siyasal anlamda ifade edilmesi veya kapitalizme, sosyalizme alternatif bir dünyaya dair kullanıldı İslamcılık. Bu tepkiseldi ama daha sonra aşılacak. Daha sonra çizgiler belirginleşti, derinleşti. Bu çizgiler devrimci ve evrimci çizgiler. Devrimci çizgiyi İran, İhvan-ı Müslimin, evrimci çizgiyi Milli Görüş temsil eder.

– Devrim kelimesini İran Devrimi ve Şeriati okumadan önce ağzımıza almıyorduk. En başta İran devrimini kabullenemiyorduk. Komünist bir olay diye söylüyorduk.

– Yeni gelenekselci hareketler, Nurculuk, Süleymancılık gibi, Milli Görüş’e uzak durdular. Daha çok sağ partilere destek verdiler.

– İhvan Hareketi daha devrimci bir karaktere sahipti ama Mısır’da İran gibi bir sonuca ulaşamadı, önü kesildi. Bu devrimci potansiyel İran tarafından kullanıldı.

– İran İslam devrimi küresel güçler tarafından kuşatıldı, ulusal sınırlar içinde kaldı.

– Türkiye’de 80 darbesi de İran devriminin benzerinin olabileceği endişesiyle yapıldı.

– 80 darbesinden sonra Gülen Hareketi çıktı. Bu hareket Amerika ile çatışmayarak küresel bir hareket seviyesine geldi. (Simbiyotik bir ilişki içineddirler.)

– 20’lere dönersek Said Nursi cumhuriyet ilan edilmeden mücadelenin seyrini değiştirdi. (Eski Said yerine Yeni Said)

– Mehmet Akif’in Mısır’a gitmesi Türkiye İslamcılığı’nda bir kırılmaya yol açtı. Bu kırılma 60’lara kadar devam etti.

– Said Nursi’nin mücadelesi pozitif bir protestodur. Kemalizme karşı mücadelesini kesintiye uğratmamıştır.

28 Şubat, küresel güce direnen Milli Görüşün belini kırma operasyonudur

– 80’deki Fethullah Hoca hareketi küresel güçle beraber davranma kararında sonra küresel görünürlük halini aldı.

– Milli Görüş Hareketi küresel güçle anlaşamadı. Bu sebeple aynı hüviyetini taşıdı ve kitlesini de yavaş yavaş artırdı.

– 28 Şubat küresel güce direnen Milli Görüş Hareketinin bu direncini kırmadır. Çünkü engel olamayacaklarını düşündüler.

– Erbakan içindeki yeni hareket küresel güce karşı Erbakan gibi karşıt değil ama uzlaşmacı bir siyaset belirlediler.

– Mavi Marmara meselesinin arkasında durmayan sadece F. Gülen oldu. Çünkü güçlü olanla işbirliği yaparak hareketini belirliyor.

– Bu iki ana akımın dışında sivil-toplumsal alanda daha bağımsız hareketler var. Bunlar nicelik olarak az ama nitelik olarak kuvvetli. Bu hareketler kim iktidara gelirse gelsin bu mevzilerini korumalılar, eleştirel olmalılar.

– Bugün AKP iktidara geldiyse var olan cemaatlerin çalışması sonucu iktidara gelmiştir. Tersi değil.

Küresel güce karşı küresel mücadele vermeliyiz

– Yeryüzünde en önemli güç imandır. Buna karşı hiçbir küresel güç darbe vuramaz.

– Var olan cemaatler yavaş yavaş iktidarla olan ilişkilerini gözetlemeye, sorgulamaya başladılar.

– Müslüman cemaatler haksızlık karşısında tepki göstermeliler. (Ana dilde eğitimden Uludere katliamına kadar.)

– Meselelere ulusal sınırların darlığında bakmamalıyız. Küresel güce karşı küresel mücadele verelim. Küresel güce karşı mücadele küresel olabildiği kadar etkide bulunabilir.

Haber: Emre Karaca

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın