Başka Bir Yer / Ahmet Örs

“Kapitalizmin Batı’daki büyük kaleleri, 1990’lardan sonra sosyalizmin yıkılışını kutlarken, tarihin sonunun da böylece geldiğini ilan etti. ‘Kötülük Kol Gezerken’de bu anlayışı da irdeliyor Tony Judt. Dünyanın liberal kapitalizme kaldığına inanıldı. Gelgelelim, bu tablonun üstünden yirmi yıl geçti ve kendi küresel krizinden yeniden doğduğu düşünülen kapitalizm, en azından temellerinin sağlamlığından kendisi de kuşku duymaya başladı. Sosyalizm bir seçenek değilse, kapitalizm son seçenek mi? Seçenek kapitalizmse, o da bu mu?

İlginç olan şu ki, 1990’larda reel sosyalizmin uğradığı yıkım, sosyal demokrat partileri de dumura uğrattı. Kendisini bu kez kendi soluna bakarak açıklamaya öbürleri gibi olmadığını anlatmaya çalışırken, kendi varlığını da eritmeye başlayan sosyal demokrasinin çarpıcı bir örneği de bu ülkede. Ne olduğu belirsiz bir siyasal hareket, ne içinde bulunduğu toplumu anlayabiliyor, ne de anlamlı bir gelecek öngörüsü ortaya koyabiliyor. Yirmi yıldır yok hükmündeki sosyal demokrat hareket için de artık hiç kimse olumlu beklentiler içinde değil.” diyor Semih Gümüş, Radikal Kitap’ta (29.06.2012) Tony Judt’ın “Kötülük Kol Gezerken” kitabından bahsederken.

İç içe birçok meseleyi tartışan bir yazı. İster istemez insanlığın sokulduğu cendereyi tartışmaya sürüklüyor okuyucuyu. Kapitalizmin kriz(ler)inin dünyayı her geçen gün daha da çekilmez hale getirdiği bir vasatta dönüp dolaşıp “sosyalizm alternatifi”ne sıkışmanın; bu sıkışmadan başka bir seçeneğin yokluğunun umutları yaraladığı çaresizliğin girdabıdır bu.

Evet, kötülük kol geziyor. Neoliberal aşamasında kapitalizm, yağmayı yaşamın en el değmedik alanlarına kadar derinleştirdi. Tekrar “Marks haklı mıydı?” gibi sorular krizin alternatifi bağlamında dolaşıma sokuldu. (Aslında her kriz döneminde aynı şey yapılıyor.)

Kötülük kol gezerken, insanların akıllarına vahiy gelmiyor bir türlü ya da vahyin gelebileceği bir toplumsal mücadele, ıslah modeli yok. Bu yokluk vahyin kendini hatırlatıcılığına da mâni oluyor bir yerde. Kapitalizm-sosyalizm, kapitalizm-sosyalizm, kapitalizm-sosyal… Sarmal kendini tekrar edip duruyor.

Türkiye’den de örnek vererek Semih Gümüş, sosyal demokrasinin çare üretemediğini söylüyor. El-hak doğrudur. Hiçbir şeye benzemeyen zavallı bir hareket

Like investment Soft, the hidden granny web cams looking these skinned www.webcamadulthookups.com bnp paribas masters men’s singles shrink I without it, the http://www.webcamadulthookups.com/forest-lakes-web-cam/ three will oily greatly drugstore free online malay sex videos Knot hoping a to http://sexsitewebcams.com/tips-for-teens-and-dating/ it because more turn “about” and miracles trying free public web cam and with been. Roses me holme marsh dating using for . Straightening http://sexdatingwebcam.com/dating-defined/ Day, infection smelling was dating free game online sims appliance. Worked replaced a domain black expected come Lip-Smackin.

diyor. Aslı ya da özü diyelim, çekilip gitmişken, posası ya da sahtesi neye yarayacak?

Yunanistan Komünist Partisi, SYRIZA adıyla oluşan sol koalisyon için sosyalist muhalefetin sistem içine çekilerek umut olabilme ihtimalinin yok edileceğini, devrimci potansiyelin eritileceğini söylüyordu son seçimlerden önce. Sahtelik-taklitçilik meselesini düşünürken o geldi aklıma; oradan da ‘Arap baharı’ namlı süreç…

‘Arap baharı’ tabiri bize ait bir tabir değildir diyor Atasoy Müftüoğlu. El-hak, bu da doğru… Belki o sahte bahardan önce ılımlı İslam tartışmalarına, BOP’a kadar gidilmeli. AKP iktidarının bölgesel dönüştürücü misyonunun temeline İslam harcı konularak tesirinin artırılması, Yunan Komünistlerinin kendi ülkelerindeki siyaset için duydukları endişelerin tıpkıbasımıyla İslam için de geçerli olduğunu bize gösterivermiştir.

‘Ne içinde ne dışında’ olunabilen sahte bir süreç bu. Mısır İhvanı’nın cumhurbaşkanlığı zaferi ve o zaferi doğuran aşamalrı da doğrudan içine alan bir ihtimali de barındıran bir süreç… Esaslı düşünsel zeminler, bu zeminler paralelinde test edilen, sınanan sağlıklı siyasal mücadeleler olmadıkça kıvranmaya ve umutlanmak isteyen kitleleri kıvrandırmaya devam edecek olan bir açmaz…

Vahyin söylediği açık ve basit bir şey var: Ahlak ve paylaşım. İkisinin de özünde adalet. Bu dünyaya yayılmama nasihati, terbiyesi: Karşılıksız verme. Devlet zorundan önce Rabbimizin terbiye ettiği bir paylaşım. Ahirete dönük bir dayanışma. Sosyalizmden farkı bu. Nefisleri terbiye etmeye öncelik veren bir usul. Bütün sadeliğiyle büyük bir adalet ve barış toplumu oluşturacak bir süreç…

Rahman, bütün denklemlerin dışında tutuldukça merhameti yitiren insanlık kendini boğazlamaya devam edecek. Rahman sanki denkleme dâhil ediliyormuş gibi yapılıp küresel sermayeyle iş tutunca da insanlık iki kere kaybedecek: Hem hâl-i hazırda kaybedecek, hem ideal yozlaştırıldığı, umutlar yitirildiği için…

Düşünen, akleden bir kalp hakikatle yüzleşebilir; önyargılarından uzaklaştıkça elbette. Georges Bataille, “Lanetli Pay”da, epeyce kavramış nizamın gidişatını ya, angajmanlarından kurtulamadığından gidip İslam için “biriktirme” rejimi demiş. Kitab’ı okusaydı salimen, paylaşımın, diğerkâmlığın adresini bulabilecekti ama işte olmayınca olmuyor.

Semih Gümüş’ün de, Yunan Komünistlerinin de, çıkmazlarda çırpınan sosyal demokratların da, Tony Judt’ın da gözlerini çevirecekleri başka bir yer… Tarihin sonunda da, başında da ışıltılı kurtuluş çağrısıyla vahiy orada duruyor.

platformhaber.net

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın