TOKAD, KCK davasında Kürtçe savunma talebinin reddedilmesiyle ilgili bir açıklama yaptı. TOKAD’ın açıklamasında Kürtçe’nin “bilinmeyen bir dil” olarak tanımlanması kınanarak bunun Kürt halkının ve Kürtçenin resmi ideoloji tarafından yok sayılmaya devam edildiğinin bir göstergesi olduğu ifade edildi.
“Hiçbir mazeret Kürtçenin ve ülkede konuşulan diğer bütün dillerin konuşulmasını, resmi işlemlerde kullanılmasını, eğitim dili olmasını engelleyemez. Devlet, ülkede yaşayan herkese kendi dilinde kendini ifade edebilmesinin önündeki engelleri kaldırmak zorundadır. Gerisi insanların bu hakları kullanmadaki tercihlerine kalmıştır.” sözleriyle Kürtçenin ya da diğer dillerin kullanılmalarının engellenemeyeceğinin vurgulanan açıklamanın tam metni şu şekilde:
MAHKEMELER KÜRTÇEYİ YOK SAYAMAZ, YASAKLAYAMAZ!
Son KCK davasında sanıkların mahkemede Kürtçe savunma yapma talebinin, mahkemece Kürtçenin “bilinmeyen bir dil” olarak tanımlanarak reddedilmesiyle bir hukuk katliamı daha gerçekleşti.
Öncelikli olarak şunu belirtmeliyiz ki mahkemenin bu kararı devlet nezdinde Kürt halkının ve Kürtçenin yok sayılmaya devam edildiğinin açık bir göstergesidir. Allah’ın ayetlerinden saydığı dillerden bir dili resmi ideoloji yine yok sayarak yeni bir Tanrılaşma iddiasında bulunmuştur.
Benzer bir ifade Ahmet Türk’ün mecliste gerçekleştirdiği Kürtçe konuşma sırasında da kullanılmış, tutanaklarda Kürtçe için yine “bilinmeyen bir dil” tanımlaması yapılmıştı. Bu utanç verici durumun ikinci kez gerçekleşiyor olması son derece manidardır. “Açılım” politikalarıyla Kürt sorununa çözüm umudu veren hükümetin hiçbir somut adım atmaması meselenin olduğu yerde kalmasına sebebiyet vermiştir.
Ortadoğu’da kırk milyondan fazla insanın konuştuğu bir dili “bilinmeyen bir dil” olarak tanımlamak yok sayıcı iğrenç politika ve tavırlara hala teveccüh gösterilmesi bakımından asla kabul edilemez. Mahkemenin, başbakanın resmi dili “kutsal” olarak tanımlayan değerlendirmesiyle paralellik gösteren bu kararının Kürt sorununu derinleştirmekten başka bir karşılığının olmayacağı açıktır. Resmi tavırdaki inkârcı söylemin aslında öyle kolay bir şekilde sökülüp atılamayacağı bir kez daha açığa çıkmıştır.
Memlekette “Türk olmayanların sadece Türklere köle olma hakkına sahip olduğu”nu söyleyen zamanın adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un izinden giden mahkeme, o faşist ruhu yaşattığını kanıtlamış oldu. Çocuklarına ana dillerinde eğitim aldıramayan Kürt halkının daha konuştukları dillerinin varlığını kabul ettirmede uğradıkları hayal kırıklığı her türlü insani acının üstündedir. Bu insanlık dışı, zalim tutum asla onaylanamaz, hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez.
Hiçbir mazeret Kürtçenin ve ülkede konuşulan diğer bütün dillerin konuşulmasını, resmi işlemlerde kullanılmasını, eğitim dili olmasını engelleyemez. Devlet, ülkede yaşayan herkese kendi dilinde kendini ifade edebilmesinin önündeki engelleri kaldırmak zorundadır. Gerisi insanların bu hakları kullanmadaki tercihlerine kalmıştır.
Halkları yok sayarak zulüm ve tuğyanda sınır tanımayanlara karşı adalet temelinde ortak sesler vermek zorunluluğu kendini bir kez daha göstermiştir. Bu vesileyle bütün duyarlı çevreleri ülkede yaşayan halkları ve bu halkların dillerini yok sayanlara karşı birlikte inisiyatif almaya çağırıyoruz.
tokad
(Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)
tokad.org
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.