Bazı yapılar vardır, içindesinizdir, sizin için, duruşunuz için, sürdürmeye çalıştığınız çizgi için ne kadar kıymetli olduğunu gayet iyi bilirsiniz ama bunu bir türlü ifade etmezsiniz, bunu dile getirmezsiniz. Zira o sizi her şeyiyle kuşatmıştır, zaten sizin içinizdedir, her anınızdadır, siz onun içinizdesinizdir. Tıpkı Hayali’nin dediği gibi:
“cihan-ârâ cihan içindedir, arayı bilmezler,
ol mâhiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.
harabad ehline dûzah azabın anma ey zâhid
ki bunlar ibn-i vakt oldu, gamı feryadı bilmezler.
TOKAD’ın bütün etkinliklerine eksiksiz katıldım diyemem ama birçoğuna fiilen iştirak ettim, katılamadıklarımı da yakından takip ettim ve bilahare mutlaka içeriği hakkında bilgi edindim. Zira TOKAD benim İslami camia içerisinde takip ettiğim bir kaç mütevazı ama bana göre gelecek vaad eden, İslami camianın yüz akı olabilme sıfatını kazanabilmiş nadir bir kaç dernek ya da çevreden biriydi. O yüzden kendimi TOKAD camiasından hiç bir zaman ayrı görmedim. Faaliyetlerine daha fazla destek vermek isterdim açıkçası, daha aktif bir şekilde sahiplenmek. İnşallah bu, önümüzdeki süreçte nasip olur.
TOKAD’ın ilk kurulduğu günlerden beri neredeyse hiçbir İslami çevrenin ilgi göstermediği birçok konuya, nükleer santrallerden çevre kirliliğine, küresel kapitalizmin yağmacılığından HES’lere, işçi ücretlerinin yetersizliğinden asgari ücret sorununa varana kadar birçok meseleye el attığı gerçeği de ıskalanmaması gereken önemli bir nokta. Burası önemli, çünkü mevcut iktidara eklemlenmiş dindar çevreler, İslam’ın kuşatıcılığına dair yazı ve konuşmalarında kâğıt üstünde mangalda kül bırakmazken, pratikte ise şu ana kadar dişe dokunur ve kayda değer bir şey söyleyememiş ve icra edebilmiş değiller.
Tam da bundan dolayı İslami potansiyelin önemli bir bölümünün, mevcut iktidarda temsil olunan pragmatist, ilkesiz bir noktaya savrulduğuna tanık olduk. Dindar çevreler, her biri bir tecrübe hazinesi olan bu süreçten ve genel olarak yaşananlardan kendileri için ders çıkaracaklarına, maalesef, batmış oldukları bu bataklıktan kurtulmak için mücadele etmek bir yana bataklığın kendileri için en uygun yer olduğu fikr-i sabitine saplanıp kalmayı tercih ettiler. Zavallılar, AKP’yi içinde bulundukları zillet ve acziyetten kurtuluş için bir çıkış kapısı olarak görüyorlardı, o yüzden de kendilerini ve misyonlarını bitirme pahasına iktidarın bütün çürümüş ve kokuşmuş politikalarının avukatlığına soyunmaya cân-ı gönülden atıldılar, bu kirli politikalara meşruiyet kazandırmak için ellerinden geleni yaptılar. Sonunda kendileri de kirlendiler, adalet ve merhamet dininin adını kirlettikleri için de geleceğin karanlık dehlizlerinde yok olup gidecekler. Bundan hiç şüphem yok.
İslami dünya görüşünü temsil iddiasında olanların tamamen hayal kırıklığı ve fiyaskodan ibaret tutarsız çizgisini bir kenara bırakırsak, TOKAD’ın temsil ettiği çizginin İslami camianın 80’li ve 90’lı yıllardan itibaren günümüze kadar süren tıkanıklık ve acizliğine alternatif olabilecek potansiyeli içinde barındırdığını, doğru bir örgütlenme ve organizasyonla İslami harekete yeni bir soluk kazandırabileceğini düşünüyorum. Adalet ve özgürlük temelli bir İslami hareketin sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada büyük bir yankı uyandıracağını, işçi sınıfının sorunlarını sahiplenen, ezilenlerin dertleriyle dertlenen, her renk, din, dil ve sınıftan insana umut olabilecek bir çizginin, yakın bir gelecekte bütün dünya Müslümanlarının iftiharla sahip çıkacağı bir umut sığınağı olduğunu düşünüyorum.
ARTIK İslam dünyasının ortalama olarak Müslüman Kardeşler’in “Çözüm İslam’dır” çizgisinde temsil olunan, eşitsizliğe itirazı cılız, tek derdi İslamcıların kadrolaşması ve şeriatın uygulanmasıymış gibi bir izlenim yaratan mevcut tutarsız çizgiden hızla uzaklaşmaları, adalet ve özgürlük temelinde mücadele verecek, sadece Müslümanlara değil başta gayrimüslim azınlıklar olmak üzere bütün ötekilerin haklarına sahip çıkan, eşitsizlikleri yok etmeyi en temel misyonu bilen, adaleti mücadelenin ana ekseni hale getiren, işçi mücadelesinin önemini kavramış ancak mücadelesini sınıf mücadelesine indirgemeyen yepyeni bir İslami anlayışı dünyaya duyurmak ve kitlelere tanıtmak gerekiyor.
İşte TOKAD’ın bu noktada ortaya koyduğu misyonun, kendinden sonra gelecek kuşaklara aktaracağı mirasın 21. Yüzyılda İslami mücadelenin omurgasını belirleyeceğini düşünüyorum.
Bir mücadele çizgisi için genç kuşaklara müspet bir miras bırakmaktan daha güzel ne olabilir ki?
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.