Ümit Aktaş’ın ‘Anarşizm’ Kitabı Değerlendirildi

TOKAD Derneği Güz Dönemi seminerlerinde bu hafta Sedanur TOKEL “Ümit AKTAŞ“ın “Anarşizm” kitabını anlattı.

            Sedanur Tokel konuşmasına “anarşizm” kavramını tanımlayarak başladı. Anarşizmin insan ruhunun en asli özgürlük arzusu, egemenlik altına alınmamak, kayıtsız şartsız bir özgürlük talebi olduğunu kaydeden Tokel, aynı zamanda anarşizmin insan özgürlüğünü kısıtlayan ve baskı altına alan her tür toplumsal kurum ve aygıtı reddettiğine dikkat çekti.Anarşizmin kendilerini tanrılaştıran, putlaştıran iktidarlara karşı yönelttiği eleştiriler ve yönetimsel perspektif noktasında İslam’la paralellik gösterdiğini ifade eden Tokel şöyle devam etti:”17. Yüzyıldan sonra zihinsel olarak kilisenin baskısından kurtulan bilimsel ve teknolojik olarak önemli ilerlemeler yaşayan Avrupa, “aydınlanma çağı” olarak nitelenen bu dönemde bir yığın toplumsal hareketin gelişmesine sahne olmuştur. Sonraki yüzyıllarda burjuva demokrasisi, sosyalizm, komünizm, faşizm, ulusçuluk gibi ideolojilerin yanında anarşizm ütopik bir ideolojidir.Anarşizm tam olarak ne bir din, ne bir ideoloji ya da siyaset teorisidir. Her şeyden önce insan özgürlüğünü tartışılmaz bir esas olarak gören siyasal ve ahlaki bir tavırdır.”

            Anarşizm kavramının zamanla içinin boşaltıldığını savunan Tokel, “Osmanlı ve Türkiye’de anarşizm, ihtilalcılık, fitnekarlık, başıboşluk, kuralsızlık gibi anlamlarda kullanılır. Çünkü Osmanlı ve Türkiye’de devlet kutsal ve egemen, varlığı asla tartışılmaz bir kavram, hatta ana yahut baba olarak görülür.” şeklinde konuşmasını sürdürdü.Anarşizm düşüncesinin zamanla lanetlendiğini ve dışlandığını vurgulayan Tokel bunu şöyle örneklendirdi: ” Cemil Meriç’e göre anarşizm, Avrupa’daki toplumsal temayüller açısından İslam’a en yakın olanıdır. Belki de bu yüzden cumhuriyet bir çok ideolojinin tercümelerini yaptırırken anarşizme ait hiçbir eser çevrilmemiştir. Özellikle 1970’li yılların öğrenci hareketleri, terörizmin bir başka adı oldu ve lanetlendi. Ancak 1980 öncesi öğrenci hareketlerinin anarşizm olarak nitelemek doğru değildir. Çünkü bu hareketlerin hiçbir kanadında gündeme getirilmemiş ve savunulmamıştır. Bu yıllarda sağ; Osmanlıyı, sol; Kemalist ilkeleri savunmaktaydı.”

            Yöneteni olmayan anlamına gelen Anarşizmin bir çok düşünür tarafından farklı şekilde anlaşıldığının altını çizerek konuşmasını sürdüren Tokel bu farklılaşmayı şu şekilde özetledi: “Andrew Hacker’e göre anarşizm, bir ütopyadır. Liberalizm gibi ferdi göklere çıkarır; devleti lüzumsuz bulur. Sosyalizm gibi özel mülkiyetin aleyhindedir. Eşitlik üzerine görüşleri demokratlarınkine benzer. Sanayi toplumuna karşıdır. En çok önem verdikleri, kişinin her türlü baskıdan kurtulması ve hürriyete kavuşmasıdır. Devrimci şiddet lüzumludur derler ama komünistlerden farklı olarak devrimin hiçbir partinin veya liderin işine yaramamasını savunurlar. Meriç’e göre anarşistler “dünya görüşleri bakımından maddecidirler ama ahlak anlayışları ile idealist birer iyimser.” Romalı hukukçular ve kilise hukukçuları, doğal hukukun ilahi kökenli olduğunu söylemektedirler. İslam’da da temel amaçlardan biri fıtrata uygun bir din anlayışını yani ahlak ve toplum düzenini ortaya koymaktır. Kilise düşünürleri de özel mülkiyetin ilahi yasalardan değil pozitif hukuktan kaynaklandığını ileri sürerler. Henri Arvon ise anarşizmi büyük ölçüde Fransız devriminin çelişkileri üzerinde temellendirir. Çünkü liberalizm, bir yandan rekabetin serbestçe işlemesini sağlar bu da savaş için yeterince silahı olmayanı ezer. Özel mülkiyeti korur. Bu da mülk sahiplerinin bağımsızlığını güvence altına alırken mülksüzleri bağımlı duruma hatta köle durumuna sokar.”

            Sedanur Tokel, anarşizmin en temel hedefinin  ferdin özgürlüğünün sağlanması ve fert üzerindeki tüm yönetimsel baskıların kaldırılması olduğunu ifade ederek,  bunun anarşizme ferdiyetçi bir karakter kazandırdığını, bu yönüyle de  liberalizmle bir benzerlik taşıdığını, fakat liberalizmin bireysel girişimcilik için devleti küçültürken, yine bu girişimciliğin güvencesinin sağlanması açısından devleti yaşatmaya çalıştığını belirtti. “Anarşistler en iyi hükümet hükümetsizliktir derler.” şeklinde konuşmasına devam etti.

            Anarşizmin tarihi süreç içerisinde değişik formlara büründüğünü kaydeden Tokel bunları şu şekilde örneklendirdi: “Liberallere göre kanunların çokluğu hayra alamet değildir. Toplumlar cahil, beyinler gelişmemişse kanun çoğalır. Rus anarşist Kropotkin’e göre kanunlar “keşişin, hükümdarın, zenginlerin çıkarı için konulmuşlardır.” O nedenle de gereksizdirler. Anarşi ise insanın yüceltilmesidir. Baskı düzeni kaldırılınca insanlar, anlaşmanın bir yolunu bulacaklar. İnsanlar kendi hallerine bırakılırlarsa daha iyi teşkilatlanırlar.Ferdiyetçi anarşistler amaçlarını barışçı yöntemlerle gerçekleştirmeye çalışırlar. Pasif direnme yolunu kullanırlar.Ferdiyetçi anarşistlerden olan David Thoreau köleliği hoş gören devlete vergi ödemeyi reddeder. Bu nedenle hapse girmeyi göze alır. Meksika’ya karşı savaşa karşı çıkar. Thoreau ‘sivil itaatsizlik’ kavramını ilk kullanan kişidir. Bireyci anarşizm bir ölçüde özel mülkiyeti onaylar. Bu da liberalizme yakındır. Bu nedenle Max Stirner komünizme karşı çıkar.Anarşizm açısından palamenter demokrasi bir aldatmacadır.Sosyalist, toplumcu anarşist William Godwin özel mülkiyetin bütünüyle kaldırılmasını ister. Sosyalist anarşistler Thomas More’un ortaya attığı “herkesten yeteneklerine göre, herkese ihtiyacı kadar” ilkesine uymaya ve hayata geçirmeye çalıştılar.”

            Bunlara karşın “Fransız anarşist J. Proudhon özel mülkiyete karşı çıkarken “ kullanma hakkı” kavramını geliştirir. Dolayısıyla rant, kar ve faiz de ortadan kalkmalıdır. Proudhon’un temel toplumsal kavramlarından biri de adalettir. Toplumlar federasyonlar biçiminde şekillenmeli ve önemli kararlar gerekirse zaman zaman toplanacak konseyler vasıtasıyla alınmalıdır. Proudhon da Godwin gibi iyimser ve barışçıdır. Bakunin’e göre devrimciler kutsaldır. Kropotkin de Bakunin de özel mülkiyetin, dinin, devletin ortadan kaldırılmasını savunurlar.

            Komünist anarşistler de sosyalistler gibi kapitalistlerin mallarına el koyarak, üretim araçlarını toplumun emrine vermek isterler. Anarşizm için en büyük tehlike, devrim akabinde hükümet kurulmasıdır. Onlara göre sosyalist hiyerarşi ya da yasaların istibdatı, krallığın istibdadından daha tehlikelidir. Anarşistler ile komünistlerin ayrışmasına da konuşmasında değinen Sedanur TOKEL, Anarşistler ile komünistler arasındaki bağların 1872’de I. Enternasyonal’le koptuğunu, sorunun devrimden sonra kurulacak devlet ve devletin niteliğiyle ilgili olduğunu ifade etti. Son olarak ta anarşizmin dini boyutunda öne çıkan  Lev Tolstoy ve Gandhi gibi isimleri de anarak onların da ferdiyetçi ve toplumcu anarşistler gibi dini yönetimin ve insan özgürlüğünün önünde bir engel olmadığını mesela Gandhi’nin Barışçıl yöntemlerle ve dini duygularla İngilizlere karşı Hindistan’ın bağımsızlığı için mücadele ettiğini söyleyerek konuşmasını tamamladı.

Haber: Mustafa ÖZEKE

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın