Kapitalist Hırslar Emekçileri Yakarak Katlediyor

TOKAD olarak, İstanbul’da bir AVM inşaatında çalışan işçilerin, kaldıkları naylon barakalarda ısınmaya çalışırken yanarak can vermeleriyle ilgili Tokat Yeraltı Çarşısı üzerinde bir basın açıklaması gerçekleştirdik.

TOKAD adına basın açıklamasını okuyan Zehra Şanlı, Van’da çaresiz ve sahipsiz depremzede halkın çadırlarda yanarak can vermesi gibi işçilerin de kaldıkları naylon barakalarda yanarak can verdiğini söyledi. Müteahhitlerden başbakana kadar zenginleşmeyi hedefleyen çılgın projelerin emekçilerin hayatına mal olduğunu belirten Şanlı, iş kazalarının son dokuz yılda %92 arttığını, ölümlü ve maluliyetle sonuçlanan kazaların katlandığını, bunun nedeninin de bu çılgın kapitalist yarış olduğunu vurguladı.

“Son otuz yıldır sermaye, bütün dünyada neoliberal politikalarla yaşamın her alanını ranta çevirmek için her çılgınlığı yapıyor. Zaten doğru dürüst var olamayan sosyal devlet tamamen katledildi. Sendikalar zayıflatıldı, taşeronlaşma hayatın her alanına sirayet etti. Güvencesiz ve esnek çalıştırmalar emekçileri patronların kölesi haline getirdi. Sermaye çevreleri işçiden her geçen gün daha çok kısmanın hesabını yaptı. Hükümetler çıkardıkları yasalarla çalışanın aleyhine, sermayeni lehine her türlü tedbiri aldılar.” sözleriyle neoliberal politikaların pratik sonuçlarını değerlendiren Zehra Şanlı, daha fazla kâr etmek isteyen patronların işçiler için güvenlik önlemlerini “masraf olmasın” diye almayıp rezidanslarda, malikânelerde keyif sürdüklerini; işçilerin soğuktan titreyen bedenlerini ısıtmaya çalışırken yanarak can verdiklerini söyledi.

Adil ve eşit bir dünyayı kurmanın Allah’ın emri olduğunu hatırlatan Şanlı, “Allah adaleti, dayanışmayı ve paylaşmayı emreder; putlaştırıp kendileri için her şeyin yapılabileceği zenginlik mabetleri olan rezidansları, mâlikaneleri sevmez. Rabbimiz bize alçakgönüllülüğü önerir, birilerinin işçi olarak naylon çadırlarda soğuktan donmamaya çalışırken can verdiği bir vasatta patron ya da vurdumduymaz insanlar olarak sıcak ve lüks mekânlarında keyif sürmelerini onaylamaz.” dedi ve ekmek parası için naylon çadırlarda yanmayı göze alacak kadar yoksulluğun derinleştiği bir ülke ve dünyada hakkı ve adaleti tutup yerden kaldırmanın kendilerine düştüğünü sözlerine ekledi.

Basın açıklaması boyunca “Kapitalist hırslarınız işçileri yakıyor, İşçiler kapitalizmin kölesi değildir, Kalkınmanın bedelini işçi mi ödeyecek, Kaza değil kader değil cinayet, Dikkat ihmal var yangın var cinayet var, AVM inşaatları işçiye mezar oluyor, Milyon dolarlık inşaatlarda işçiler çadırda, Kapitalizmin mabetlerinde işçiler kurban ediliyor, Yangın Van’da Esenyurt’ta Amasya’da,  Sigortalı olabilmek için ölmek mi lazım, Taşeronlaşmanın güvencesizleşmenin son bilançosu 11 işçi, İşçiler çadırlarda yanıyor patronlar rezidanslarda sefa sürüyor, Madende inşaatta Tuzla’da katledildik, Amasya’da madende Esenyurt’ta inşaatta ölüyoruz” dövizleri taşındı ve “Emekçiler köleniz olmayacak, Uyan diren özgürleş, Güvencesiz çalışma öldürüyor, Rekabet değil dayanışma, adil bölüşüm eşit paylaşım, Yanmak emekçinin kaderi değil” gibi sloganlar atıldı.

Haber: Sedanur Tokel

 

Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni ise şu şekilde:

Kapitalist Hırslar Emekçileri Yakarak Katlediyor

Değerli arkadaşlar,

Geçen hafta İstanbul’da bir alışveriş merkezi inşaatında çalışan 11 işçi, şantiyede kaldıkları naylon barakalarda yanarak can verdi.

Onlar da kışın ortasında aynen Van depremzedelerinin yanarak can verdikleri naylon çadırlarda kalıyorlardı.

Isınabilecekleri bir tertibatları yoktu, İstanbul’un ayazında sadece bir naylon kalınlığı sıcaklığıyla yetinmek zorundaydılar. Elektrik sobaları bile onlara fazlaydı ve biraz daha ısınma isteklerinin bedelini canlarıyla ödediler. Köleler hangi hakla daha fazlasını isteyebilirlerdi ki!…

Arkadaşlar,

Bu ülkede her ay 50-60 emekçi iş kazalarında ölüyor.

Ekmek parası kazanmak için çıktıkları gurbetten evlerine, memleketlerine tabutları dönüyor.

Kapitalist hırslar rezidanslar, dev alışveriş merkezleri olarak yükselirken emekçiler naylon çadırlarda daha bir küçülüp, yanarak yok oluyorlar.

Çılgın projeler müteahhidinden başbakanına kadar çoğunun başını döndürmüş, gözleri hiçbir şey görmüyor. İşçiler, yarışla ve her geçen gün daha çok; hem de her türlü tedbirden uzak bir şekilde çalıştırılıyorlar.

Bu ülkede iş kazalarındaki ölüm oranı son dokuz yılda% 92 arttı. İşte dünyaya, çılgınca saldırmanın sonucu…

Bu ülkede 2003’te 1451 olan iş kazalarındaki malullük sayısı 2011’de 2086’ya çıkmış. İşte çılgın kapitalist yarışın faturası…

ILO’nun 82 ülkeyi kapsayan karşılaştırmalı raporuna göre Türkiye iş kazalarındaki ölümlerde üçüncü sırada. İşte kapitalist yarışta geri kalma kompleksinin yarattığı çılgınlık… İşte dünyanın halka bir faydası olmayan 16. büyük ekonomisi olmanın bedeli…

Dostlar,

Son otuz yıldır sermaye, bütün dünyada neoliberal politikalarla yaşamın her alanını ranta çevirmek için her çılgınlığı yapıyor.

Zaten doğru dürüst var olamayan sosyal devlet tamamen katledildi. Sendikalar zayıflatıldı, taşeronlaşma hayatın her alanına sirayet etti.

Güvencesiz ve esnek çalıştırmalar emekçileri patronların kölesi haline getirdi.

Sermaye çevreleri işçiden her geçen gün daha çok kısmanın hesabını yaptı. Hükümetler çıkardıkları yasalarla çalışanın aleyhine, sermayenin lehine her türlü tedbiri aldılar.

Asgari ücret köleliğiyle çalıştırılan işçilerin canlarını, madenlerde, şantiye yangınlarında aldılar.

Yaşarken yoksulluk ve çaresizlik yangınlarıyla boğuşan emekçi kitleler ölürken de ateşlerden, grizulardan kurtulamadılar.

Daha fazla kâr etmek isteyen patronlar işçiler için güvenlik önlemlerini “masraf olmasın” diye almayıp rezidanslarda, malikânelerde keyif sürerken onlar soğuktan titreyen bedenlerini ısıtmaya çalışırken kendilerini kavuran ateşlerin ortasında kaldılar.

Arkadaşlar,

Yangında can veren işçilerin sigortaları bile yoktu. Gece yarısı patronları internetten sigorta başvurusu yaptılar.

İşçilerin sigortası olsa ne olacaktı sanki! Ayda 701 liraya çalıştırılan emekçinin sigortası olsa ne olacak! Gelsinler de biz patronları sigortalayarak ayda 701 liraya çalıştıralım, bakalım kabul edecekler mi?

Ölmenin madencinin, işçinin kaderi olduğunu söylüyor başbakan. Peki, başbakan patronların kaderiyle ilgili ne düşünüyor acaba?

Acaba asgari ücretli olmak, mesela 4/C’li olmak, mesela sendikasızlaştırılmak, mesela güvencesiz ve esnek çalıştırılmak da kader midir?

Emevilerin zulümlerine gösterdikleri gerekçeye bakın, bugünün politikaları için nasıl da işlevselleştirilmiş!

Arkadaşlar,

Kapitalist politikalar her ne pahasına olursa olsun biriktirmeyi amaçlar; çalarak, soyarak, emekçiyi yakarak, dünyayı yağmalayarak!

Ama Rabbimiz biriktirenleri Kur’an’da ağır bir şekilde kınar!

Şeytan, dizgininden boşalmış arzularını kamçıladıkça müstekbirlerin, yağmacı zengin sınıfların; onların hırsları artar, adalet yok edilir, zulüm yaygınlaşır.

Şu her zaman akılda tutulmalıdır ki, âdil bir dünya kurmak biz Müslümanların temel görevidir.

Kapitalist ifsadın yeryüzünün güzelliklerini ve insanî değerleri yok etmemesi için bu yağmacı gidişe karşı durmak zorundayız.

Egemen sınıfların yoksulların nimetlerini çalmalarına izin vermemeli; adil paylaşım için siyasal ve sosyal mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Allah adaleti, dayanışmayı ve paylaşmayı emreder; putlaştırıp kendileri için her şeyin yapılabileceği zenginlik mabetleri olan rezidansları, mâlikaneleri sevmez.

Rabbimiz bize alçakgönüllülüğü önerir, birilerinin işçi olarak naylon çadırlarda soğuktan donmamaya çalışırken can verdiği bir vasatta patron ya da vurdumduymaz insanlar olarak sıcak ve lüks mekânlarında keyif sürmelerini onaylamaz.

Böyle bir düzeni ve o düzenin sahiplerini Kur’an, yerden yere vurur!

Ekmeği adil ve eşit bir şekilde paylaştırmayı ister. Yetimin ve yoksulun hakkını öne koyar, ihtiyaçtan arta kalanı karşılıksız olarak vermeyi emreder.

O halde ekmek parası için naylon çadırlarda yanmayı göze alacak kadar yoksulluğun derinleştiği bir ülke ve dünyada hakkı ve adaleti tutup yerden kaldırmak bize düşüyor.

Eşitlik ve adaletin mücadelesini vermedikten sonra Müslümanlığımızın da insanlığımızın da bir anlamı kalmayacaktır.

TOKAD (Toplumsal Dayanışma ve Sosyal Araştırmalar Derneği)

adına

Zehra Şanlı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın