Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD), gasp edilen hakların açılım sürecinde iadesini talep eden bir eylem düzenledi. Eylemde, açılım sürecindeki iyileştirmeler desteklenmekle birlikte özellikle İslami kimlikleri nedeniyle zulme ve hak gaspına maruz kalanların hakları iade edilmezse açılımın güdük kalacağı dile getirildi.
Dersimde yapılan katliamı öven CHP ve Onur Öymen’in de kınandığı açıklamada toplumsal ayrılıkları körükleyerek egemenliklerini sürdürenlere karşı tüm ezilenlerin ortak mücadelede bulunması gerektiği ifade edilirken süregiden başörtüsü yasağının bir an önce sona erdirilmesi, eğitimdeki baskı ve yasakların kaldırılarak başta tarih ve din derslerindeki eğitim müfredatının değiştirilmesi, tevhid-i tedrisatın kaldırılarak tek tipçi eğitim anlayışına son verilmesi talep edildi.
Eylem boyunca “Faşist Öymen hesap verecek”, “Herkes için adalet, herkes için özgürlük”, İnanca saygı başörtüye özgürlük”, “Başörtüsü onurumuz koruyacağız”, “Haklarımız Onurumuzdur”, “Hükümet zalimlerle değil, halkla uzlaşsın”, “Yasakçı eğitim istemiyoruz”, “Zulme karşı direneceğiz” sloganları atılırken “Başörtüsüne Şartsız, Sınırsız Özgürlük”, “Eğitimde Yasaklara-Dayatmalara Son” pankartlarıyla “Açılım Herkese Özgürlük Getirmeli, Açılım Başörtüsüne Özgürlükle Gerçekleşir, Açılımın Yanında Faşizmin Karşısındayız, Dersim Katliamını Övenler Halka Hesap Verecek, Farklı Kimlik ve İnançlara Özgürlük, Eğitimdeki Dayatmalarla Açılım Olmaz, Başörtüsü Onurumuzdur, Eğitimde Tek Tipleştirmeye Son, Müslümanlar Kardeştir” gibi dövizler taşındı.
TOKAD yönetim kurulu üyesi ve Tasfiye Dergisi editörlerinden Mustafa Kıyak’ın okuduğu basın açıklamasının tam metni:
AÇILIM SÜRECİNDE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINA VE EĞİTİMDEKİ DAYATMALARA SON VERİLMELİDİR!
Sayın basın mensupları, değerli Tokat halkı,
Bugün siyaset bir açılım süreci yaşamaktadır. Geç de olsa mazlum ve mağdur insanların ve halkların yok sayılan kimlik ve haklarının kısmen iadesi memnuniyet verici bir gelişmedir. Ancak hükümetin başlangıç olarak takdir ettiğimiz adımlarını yeterli görmüyor, kendi önerilerimizle bu sürecin daha kuşatıcı ve adil bir seviyeye geleceğini düşünüyoruz. Bugün burada hakları gasp edilmiş ve inançlarından dolayı zulümlere uğramış Müslümanlar olarak taleplerimizi dile getirmek için toplandık.
Değerli arkadaşlar;
Eğer bu ülkede daha adil bir yaşam kurulmak isteniyorsa herkes öncelikle cesur bir şekilde yakın tarihiyle hesaplaşmayı göze alabilmelidir. Mevcut açılım politikalarının nedenini oluşturan tarihsel süreçler resmi tarih çerçevesinin dışında okunmalıdır. Türkiye, farklı kimlik ve inançları yok sayan geçmişi yüzünden fazlasıyla acı çeken insanların yaşadığı bir ülkedir. Kimlikleri ve inançları yok sayılan halklar, topluluklar cebren laik ulus kimliği altında tanımlanmıştır. İstiklal mahkemelerinden son yirmi beş yıla varan karanlık süreç bu yok saymaların kanlı tarihi ile doludur. Bu kanlı tarih geçen gün mecliste yapılan açılım ön görüşmesinde CHP’li Onur Öymen tarafından itiraf edilmiştir. Öymen, Dersim’de insanları katledip sorunları çözdüklerini ifade ederek istemeyerek de olsa bir hakikatin tecellisine vesile olmuştur.
Açılım tartışmalarında medyadan ya da politika çevrelerinden yükselen ırkçı, faşist söylemleri halkın ve tarihin vicdanına havale ediyoruz. Toplumsal sorunları Dersim’de yaptıkları gibi çözebileceklerini zannedenleri, insanların kimliklerini baskılarla yok saymaya çalışanları halkımız bu dünyada, Allah da ahirette mahkûm edecektir.
Allah, zalimleri kendi ağızlarıyla işte böyle tuzağa düşürüyor. Alevi halkının katledilmesini övüp onların hâmîliğine soyunmanın ne denli bir çelişki ve yüzsüzlük olduğu bu vesile ile görülmüş oldu. Biz de buradan halkımıza sesleniyoruz: Size dönük katliamları onaylayan bu insanları vekiliniz olarak görüyor musunuz? Yoksa bu anlayışla artık cesurca hesaplaşarak daha adil bir ülkenin kurulmasına katkıda bulunacak mısınız?
Biz, diğer toplumsal kesimlerle beraber Müslümanların gasp edilen hakları çerçevesinde hükümetin açılım sürecinde mutlak suretle ele almasını gerekli gördüğümüz acil taleplerimizi yüksek sesle kamuoyu önünde ilan ediyoruz. Bu taleplerimizi hükümet diğer hak iadeleriyle beraber bir an önce karşılamalıdır, yoksa gerçekçi bir açılım sürecinden bahsedilemeyecektir.
Bu doğrultuda;
Başta en büyük kanayan yara olarak başörtüsü yasağı sona ermelidir. Bu sorun halkın vicdanını kanatmakta ve insan hakları ve dini kimlikler meselesinde ülkenin en büyük utancı olarak öne çıkmaktadır. Biz hemen, şimdi, başörtüsünün her yerde özgür olmasını talep ediyoruz. Sadece üniversitelerde değil öğretimin bütün kademelerinde, hizmet alan-veren ayrımlarının karmaşıklığında değil kamunun her noktasında başörtüsü özgür olmalıdır.
İnsanların kimliklerini yok saymanın ağır faturalarından tecrübe sahibi olması gerekenler bu adımı atmada korkak davranmamalıdırlar. Şunu herkes bilmelidir ki başörtüsü serbest olana, Müslüman hanımların hicabı hayatın her aşamasında özgürleşene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz ve iktidarları samimiyet imtihanında sınamaya devam edeceğiz.
Eğer hükümet derin güçlerden, darbecilerden, cuntacılardan çekiniyorsa halkın talepleri doğrultusunda atacağı adımlar yüzünden onlardan korkmasın. Her haklı adımda halk hükümetin yanında olacaktır. Derin güçleri memnun edecek uzlaşmalara biz halk olarak onay vermeyeceğiz. Hükümet pazarlıkları darbecilerle değil halkla yapmalıdır. Halkın inanç ve değerlerinden kaynaklanan taleplerini erteleyen ve adaletten uzak adımların nazarımızda bir kıymeti olmayacaktır.
Eğitimde ideolojik baskı ve dayatmalara son verilmelidir. Tevhid-i Tedrisat kanun ve dayatmasıyla bir asra yakın zamandır Türkiye’de insanlar özgür eğitim imkânlarından mahrum kalmıştır. Zamanında örnek aldıkları faşist Avrupa rejimleri çoktan bu dayatmalardan vazgeçtikleri halde Türkiyeli batıcılar halkın inançları gereği olan eğitim hakkını reddedip merkezi politikalarında ısrar ettiler. Biz eğitim alanındaki tek tipleştirici baskıya kesinlikle karşıyız ve kendi çocuklarımızı kendi inanç ve ilkelerimize göre yetiştirmek istiyoruz. İnsan onuru ve İslami kimliğimize açıkça karşı olan bu duruma derhal son verilmelidir. Okullarda uygulanan müfredatlar başta tarih ve din eğitimi olmak üzere açılım sürecinde iddia olunan samimi niyetler doğrultusunda değiştirilmeli, yalan yanlış anlatımlarla halklar arasında kin ve nefret tohumları serpen derslere son verilmelidir. Talep sahibi halkın inanç ve düşüncelerine aykırı dersler okullarda zorla öğretilmemelidir.
Değerli arkadaşlar,
Yıllardır hakları gasp edilmiş, kimlikleri yok sayılmış herkes için adalet talebimizde ısrarlı olacağız. Sadece kendi hak ve özgürlüklerimizin değil Alevi-Sünni, Türk-Kürt ve daha başkaları olmak üzere bütün toplumsal kesimler için meydanlardayız. Körükledikleri toplumsal çatışmalar üzerinden egemenlik kuranların farkındayız. Her şey bir bir ortaya çıkmaya başlamıştır. Tarihin kırılma anında, geri dönülmez bir noktadayız. Başörtülü diye okul kapılarından kovulup otobüslerden indirilen, koyun otlatırken havanlarla katledilen Ceylanlarımız adına zalimlerle görülecek hesaplarımız var. Mecliste başbakan açılım sürecini konuşurken cuntacı subayları salıveren mahkemelerin farkındayız.
Adil bir ülke ve dünya için hakkı haykırmaya devam edeceğiz.
Herkes İçin Adalet, Herkes İçin Özgürlük!
TOKAD
(Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)
Eylem fotoğrafları için tıklayın…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.