Başörtülü Kayıt Yok, Peki Oruçlu?

2009-2010 eğitim-öğretim yılında üniversiteye başlayacak öğrenciler için kayıt dönemi başladı. Akademik özgürlüğün 12 Eylül dönemi yasalarla kısıtlandığı, düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin hakların rektörlerin insafına bırakıldığı, eğitim programlarının resmi ideolojiyle dolu olduğu akademiyle ilk defa tanışacaklar arasında en büyük sorunu yaşayacak kesimlerden biri de şüphesiz başörtülü öğrenciler olacak.

ÖSYM tarafından başörtülü fotoğrafların kabul edilmemesiyle başlayan, sınavlara örtülü öğrencilerin alınmamasıyla devam eden ve başını açmadığı için sınavı iptal edilen öğrencilerle hangi boyutlara vardığı daha net anlaşılan yasak, şimdi de kayıt döneminde üniversite kapılarında yeni haksızlıklara yol açıyor.

Başörtüsü yasağının en düşündürücü yönlerinden birini de bu yıl kayıt döneminin Ramazan ayına denk gelmesi oluşturuyor. Başörtüsünün işaret ettiği hakikate yasak uygulayanlar, oruç tutan öğrencilerin örtülü fotoğraflarını kabul etmiyor, başörtülü olarak kayıtlarını yapmıyor. Oysaki her ikisi de Allah’ın emri ve bu bağlamda hem tesettür hem de oruç aynı hakikati sembolize ediyor. Birini diğerinden ayrı tutmak mümkün değil.

Başta şehrimizde eğitim-öğretim yapan Gaziosmanpaşa Üniversitesi rektörü olmak üzere, Türkiye’nin tüm rektörlerine sormak istiyoruz: Anayasa Mahkemesi’nin karar gerekçesi kanun yerine geçemeyeceğine göre, halen yasal bir gerekçeden yoksun bulunan bu asılsız yasağı uygulamaya nasıl devam ediyorsunuz? Yine kılık-kıyafet yönetmeliği gibi darbe dönemi uygulamalarını referans gösterip, senato kararlarıyla haklıymış gibi savunma mı yapacaksınız?

Yasal gerekçesi olsaydı bile halk nezdinde hiçbir zaman meşruiyet kazanamamış bir yasağı uygulayarak ve halkın paralarıyla yapılan okullara halkın çocuklarını almayarak ayrımcılık ve haksızlık yapmış olmuyor musunuz?

Orucu da başörtüsü gibi siyasi simge kabul edip oruçlu öğrencileri kayıt etmemeyi de düşünüyor musunuz? Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız? Peki, üniversite çağına gelmiş bir öğrencinin hangi dini ve siyasi görüşü benimseyip savunacağına, onu hayatına nasıl taşıyacağına siz nasıl karar verebiliyorsunuz?

Tüm bu sorular, yasağı uygulayanlar kadar yasağın kaynağındaki sistemin resmi ideolojisiyle de yüzleşmeyi kaçınılmaz kılıyor. Açıktır ki, bugün darbeci hâkim zihniyetin İslam’ın sosyal ve siyasal hayattaki tezahürüne karşı uyguladığı başörtüsü yasağı, gün geçtikçe sistemin sorunlarını ve çelişkilerini daha net ortaya koyuyor.

Sistem, ciddi bir meşruiyet krizi yaşamakta ve bugüne kadar zorla bastırdığı toplumsal talepler karşısında daha fazla karşı duramamaktadır. İşte bu noktada yapılması gereken, zulme karşı çıkan, ifsada tavır alan, hak ve özgürlüklerini sonuna kadar savunan bir mücadele hattının inşasıdır.

Kendi sorunlarını sahiplenenler ve bunun için bıkmadan, usanmadan, yılmadan mücadele edenler karşılığını bir gün mutlaka alacaktır. TOKAD olarak halkın çözülmesi yönünde talebi olduğuna inandığımız bu sorunu gündemde tutmak ve yasaklara karşı sessiz kalmamak için daha çok çaba gösterilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Herkesi zulüm karşısında derinleşen sessizliğe karşı mücadele ve dayanışma kardeşliğine davet ediyoruz.

Umut UZUN

Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD)

Başkanı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın