“İslami Mücadelenin Bugünü” Paneli

Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun Tokat’ta gerçekleşen 12. Buluşması vesilesiyle 26 Ocak 2013’te TOKAD dernek merkezinde yapılan paneli yöneten Beytullah Önce, platformlar hakkında bir giriş konuşması yaparak Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun oluşumu ve sürdürdüğü mücadele hakkında bilgiler verdi.

Direniş kardeşliğinde ortak bir tutum ve tavır alış üretmeye çalıştıklarını, öncelikle muhalif bir duruş almanın altını çizdiklerini vurgulayan Önce, “Başörtüsü İslami taleplerimizi ifade eden sembol olarak son derece önemlidir.” dedi.

İslam değil, adanmış Müslümanlar sorunları çözerler

Panelin ilk konuşmacısı Konya İnanç Özgürlüğü Platformu’ndan Musa Kazım Yılmaz konuşmasına “İslam bizim için mi, biz İslam için miyiz?” sorusuyla başladıktan sonra Müslümanların Batı karşısındaki mağlubiyete cevaplar aradığını, bu çerçevede de İslamcılığın Kur’an’a ve Sünnet dönüş, İslam Birliği, İslam Nato’su gibi argümanlarla reçete olarak sunulduğunu söyledi.

“Biz İslam için miyiz? Allah bizim kurtuluş projemiz midir?” diye soruların sorulması gerektiğini ifade eden Musa Kazım Yılmaz, “Din algımızla alakalı ciddi sorunlar vardır. İslamcılık seküler bir olgudur. Reçete olarak sununca seküler bir oluşum oluşuyor. Bu anlamda Nebevi Hareket Metodu gibi İlk dönem okumalarımız önemlidir.” dedi.

Peygamberlerin sorun çözmeye gelmediklerini; aşevleri, dernekler kurmadıklarını ileri süren Yılmaz,  problemleri sonra çözmeye başladıklarını, bunun İslam toplumundan sonra oluştuğunu belirterek konuşmasını “Din yeni alanlar inşa ediyor, insanları bunların içinde olmaya davet ediyor. İslam değil, adanmış Müslümanlar sorunları çözerler.” sözleriyle bitirdi.

İktidarlar STK’lar üzerinden kendi değerlerini topluma aktarmaya çalışıyorlar

Panelin ikinci konuşmacısı Bursa’dan katılan İzzet Saldamlı, konuşmasını İslami STK’ların Büyük Türkiye İdealini paylaşan açıklamaları çerçevesinde mülk, devlet, iktidar ve STK’ların üzerinden yapacağını belirtti

Mülkün sadece kapitalist değerler anlamında ifade edilecek bir şey olmadığının altını çizen Saldamlı,  “Şeytanın vesvesesine niye yenik düştü insan?” diye sorduktan sonra “Çünkü, Allah’a rağmen ebedi bir mülk hırsıyla hareket ediyor.” dedi.

Hegemonya kavramını işleyen Gramsci’nin, iktidarın STK’lar üzerinden kendi değerlerini topluma aktaracaklarını ifade ettiğini hatırlatan Saldamlı, sözlerini “Cumhuriyet ‘ümmetten ulus’ yarattık diyordu. Bu buraya has bir şey değildi. Bu her taraf için geçerliydi. Yeni paradigmaya karşı çıkan Müslümanlar katledildi. 1940’lardan sonra Müslüman yazarlarda devletin ürettiği kutsallara çokça vurgu yapıldığı görülüyordu. Sebilürreşad Dergisi de bunların ünlüsüdür. Mısır, Tunus, İran ve Irak’ı düşündüğümüzde her üniter ülke kendi uluslarını yaratmıştır.” diye sürdürdü.

Şimdiki Müslümanların kendi ülkelerinin küresel aktör olması için ne kadar engel varsa kaldırılmasını talep ederek böyle bir noktaya savrulduklarını vurgulayan İzzet Saldamlı, Mursi’nin de aynı söylemi paylaşarak ‘Mısır için Müslümanlık’ modelini savunduğunu ileri sürdü.

İzzet Saldamlı’dan sonra kısa bir değerlendirme yapan panel yöneticisi Beytullah Önce,  Müslümanların geldiği noktanın ibretlik verici olduğunu, “Fırsatçı İslamcılar muasır medeniyeti mi hedefliyorlar? Türkiye’nin sıçrama noktası diye bir aşamaya ulaştığını söyleyenler neyi savunuyorlar? Büyük düşünen, yeni küresel aktör olduğu iddia edilen Türkiye’ye İslamcılar nasıl bir rol yüklüyor?” sorularının sorulması gerektiğini söyleyerek İslami çevrelerdeki savrulmaların iyi analiz edilmesi gerektiğini ifade ettikten sonra şunları söyledi: “Bugün kıble sorunumuz vardır. İktidarların saraylarını kıble edinenlerle Allah’ı kıble edinenlerin çatışması vardır. Yeni bir sıçramanın arifesinde olduklarını iddia edenlerin sıçradıklarında düşecekleri yer çok kötü olacak. Kur’an bu kanaati mi vermiştir Müslümanım diyenlere?”

Ümmet “Pazar” haline getirilmeye çalışılıyor

Panelin son konuşmacısı Sakarya Adalet Girişimi’nden Kadrican Mendi ise, Fethi Şikaki’nin İslamcılık kavramını ayırarak “gerçekler karşısında dayanışma” vurgusunu öne çıkardığını vurgulayarak başladığı konuşmasında “Bir kriz durumu var. Kur’an, insan hüsrandadır diyor, istisna; hakkı ve sabrı tavsiye edenlerdir.” dedi.

Peygamberin bir Kur’an neslini başaramadığını, Resul’ün ölümünden sonra insanların birbirine girdiğini savunan Kadrican Mendi, sözlerini “Peygamberleri hayatın içine atıyor Allah. Musa kıssası önemlidir. Siyasal önderdir. Kavmi ona Resul olduğundan itaat etmiyor. İnsan modeli oluştur demez, Firavun azdı der, önce İsrailoğullarını kurtarın der.” şeklinde sürdürdü.

Müslümanların tüm siyasal sorunları kelam üzerinden aşmaya çalışarak bir kaçış içerisinde olduklarını ifade eden Kadrican Mendi, “Başörtüsü yasakları alevlendiğinde domuz kılından peruk olur mu tartışması vardı. Kanaat önderi denilen isimler meseleyi zaruret hali bahsinde tartıştılar. Meseleyi siyasal zeminde ele alamadılar.” dedi.

Peygamberin insan modeli oluşturmadığını; Biat, anlaşma, hicret gibi kavramların siyasal projeler olduğunu savunan Kadrican Mendi; 19. yüzyıl da krizin aşılamadığını, Abdülhamit’e karşı İslamcı aydınlarda bir yüzleşme başladığını söyledikten sonra “Hayat bizim cemaatlerimizden ibaret değil. Krizlerle yüzleştik ama doğru yerden bakamıyoruz. Krizden fırsat devşirilmeye çalışılıyor. Başörtüsü yasağı Allah’a açılmış savaştır. Çözüp sonra içeriğini tartışırız.” dedi.

“Yüzleşmemiz gereken Kürt meselesi var. Kelamcı kaçışla geçiştirilemeyecek bir meseledir bu. Kürdistan meselesiyle yüzleşeceğiz.” diyen Kadrican Mendi, konuşmasını “Liberal bir söylemle karşı karşıyayız. Ümmet ‘pazar’ haline getirilmeye çalışılıyor. Roboski’de İslami çözüm nedir? Hesap sorulacak!” sözleriyle tamamladı.

panel_2panel_1

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın