TOKAD ve EĞİTİM İLKE-SEN, 2013 yılının asgari ücretinin tespiti süreciyle ilgili bir eylem gerçekleştirerek asgari ücret yerine “hakça bölüşüm-adil paylaşım” önerdi.
Tokat Yeraltı Çarşısı üzerinde gerçekleşen eylemde basın açıklamasını EĞİTİM İLKE-SEN yöneticilerinden Ahmet Örs okudu.
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun 2013 yılında uygulanacak asgari ücreti belirlemek için toplandığını hatırlatan Örs, “Kölelik ücreti için toplanan bu komisyonda 5 hükümet ile 5 işveren temsilcisine karşı emek örgütleri sadece 5 üyeyle temsil ediliyor. Yani işçiler zaten baştan kaybetmiş durumda!” dedi.
Hükümetin zaten asgari ücret için 2013 bütçesinde %3+3’lük bir artış öngördüğünü belirten Ahmet Örs, komisyondakilerin figüranlık yaptığını söyleyerek yaşananları ortaoyununa benzetti.
Ülkede hâlihazırda milyonlarca asgari ücretli ve kayıt dışı çalışanın varlığına dikkat çeken Örs, son on yılda on bin işçinin iş cinayetlerinde can verdiğini, acımasız rekabetçi koşulların emekçileri açlıkla ölüm arasında tercihe zorladığını ifade etti.
Dört kişilik bir aile için açlık sınırının 1100, yoksulluk sınırının 3400 lirayı geçtiği bir zamanda hükümetin ve doyumsuz sermaye çevrelerinin 749 liralık asgari ücrete 3-5 puanlık zam önermelerini açık bir utanmazlık, vicdansızlık ve ahlaksızlık olarak değerlendiren Örs, “Bu köleci zihniyeti kınıyoruz! Bize kimse kalkıp da köleliğin bittiğini söylemesin!” dedi.
Sahte sendika yasalarıyla emekçilerin adalet mücadelesinde bulunmalarının hükümet ve sermaye çevrelerince engellendiğini söyleyen Örs, çözüm olarak hakça bölüşümü, adil paylaşımı ve örgütlü kapitalizme karşı örgütlü mücadeleyi önerdi.
Eylem boyunca “Açlık Sınırı 110 Asgari Ücret 749 Lira – Asgari Ücret Değil; Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” pankartlarının yanı sıra “Asgari Ücret Azami Köleliktir, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Ekonomik Sömürü Düzenine Son, Ey Komisyon Üyeleri Asgari Ücretle Siz Geçinin, Hükümetin Asgari Ücrete Zam Teklifi Sadece %3+3, Emekçiler İktidar Ve Sermayenin Kölesi Mi, Sermayeye Kepçeyle Emekçilere Çay Kaşığıyla” dövizleri taşındı ve “Asgari Ücret Köleliktir, Emekçiler Köle Olmayacak, Uyan Diren Özgürleş, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Rekabet Değil Dayanışma, Halkımız Sizin Köleniz Değil, Kahrolsun Kapitalist Yağma Düzeni, Asgari Ücretle Kitleler Aç” gibi sloganlar atıldı, tekbir getirildi.
Haber: Sedat Özer
Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni şu şekilde:
ASGARİ ÜCRET KÖLELİKTİR! KÖLELERE ÖZGÜRLÜK!
ASGARİ ÜCRET DEĞİL; HAKÇA BÖLÜŞÜM, ADİL PAYLAŞIM!
Değerli arkadaşlar,
Biliyorsunuz ki Asgari Ücret Tespit komisyonu, 2013 yılının kölelik ücretini belirlemek için çalışmalarına başladı. Bu komisyonda 5 hükümet ile 5 işveren temsilcisine karşı emek örgütleri sadece 5 üyeyle temsil ediliyor. Yani işçiler zaten baştan kaybetmiş durumda!
Mesele sadece bununla da bitmiyor elbette! Hükümet 2013 bütçesine asgari ücret için yapılacak artışı çoktan belirlemiş. Evet, hükümetin bütçeye koyduğu bu artış sadece %3+3!
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Asgari ücret 1000 lira olursa batarız!” sözünü hepiniz hatırlarsınız. Öyle anlaşılıyor ki hükümet, maliye bakanının sözüne iman etmiş! Öngördüğü artışlarla asgari ücretin 1000 liraya ulaşması yıllar alacak gibi görünüyor.
Arkadaşlar,
Kimse yoksulları, asgari ücret köleliğinde hayatta kalmaya çalışan emekçi sınıfları kandırmasın! Bu şartlar altında Asgari Ücret Tespit Komisyonu diye topladıkları figüranların yaptıkları bir ortaoyunundan başka bir şey değildir. Önce sanıkların idamına, sonra da tanıkların dinlenmesine karar veren İstiklal Mahkemelerine benzer bir durumla karşı karşıya kaldığımız ortadadır.
Dostlar,
Bu ülkede 5,5 milyon asgari ücretli yaşıyor. Bu 5,5 milyon asgari ücretlinin kendilerinden başka sadece 1 kişiye daha baktığını düşündüğümüzde ne kadar korkunç bir tablo karşısında olduğumuzu anlarız. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki 12-13 milyonluk büyük bir kitle asgari ücreti pay ederek yaşamaya çalışıyor. Bugün burada, işte bu devasa kitlenin emeğinin yok pahasına sömürülmesine karşı durmak için bir araya geldik.
Arkadaşlar,
Bu ülkede yoksul sınıflar, emekçi kitleler açık bir sömürünün pençesinde kıvranıyor. Neoliberal politikalarla hayatın, dünyanın ulaşılabilir her noktasını yağmalayan kapitalist güçler emekçileri de bir robot olarak görüyor ve en düşük ücretlerle daha çok çalıştırmanın hesabını yaparak onları daha çok yağmalamak istiyor.
Az önce en az 12-13 milyon insanın asgari ücreti bölüşerek yaşama tutunduğundan bahsettik. Peki, sömürü sadece bu kadar mı? Elbette ki değil. Bu ülkede 10 milyondan fazla kayıt dışı çalışan var. Kayıt dâhilinde sömürülen emekçilerin sayılarını biliyoruz ama kayıt dışında kalanların tam sayısını kimse bilmiyor.
Kayıt dışında çalışanlar ayda ne kadar alıyor, yevmiyeleri ne kadar, bilen var mı? Sigortaları var mıdır, yoksa asgari ücretin bile yarısına mı çalışıyorlar?
Çocuklarına ne kadar ekmek götürebiliyorlar? Gözlerinden bile sakındıkları evlatlarını okullarına karınları tok gönderebiliyorlar mı? Tatillerinde çocuklarını çalıştırmak zorunda kalıyorlar mı? Kitaplarını, bisikletlerini alabiliyorlar mı? Bir gelecek hayalleri var mı?
İşte bunları tahmin edebiliyor ancak tam olarak bilemiyoruz.
Burası öyle bir ülke ki emekçi sınıflar sermaye sahipleri tarafından öldüresiye sömürülüyor.
Taşeronlaştırma her geçen gün hayatın her alanını tümüyle kuşatıyor.
İşçiler üç kuruşa çalıştıkları inşaatların naylon çadırlarında cayır cayır yanarak can veriyor; 300 tonluk demir kütlelerin altında eziliyor, yok oluyor. Madenciler toprağın yedi kat altında göçüklerde kalıyor da cesetleri bile bulunmuyor.
Arkadaşlar,
Emeğin her geçen gün daha da sömürüldüğü, hayatın daha da çekilmez hale geldiği bir vasattayız. Sermaye çevrelerinin çılgın rekabeti insanı, tabiatı ve geleceği sınırsızca yağmalıyor. Allah’ın bütün insanlar için vâr ettiği nimetlere mutlu azınlıklar tarafından el konuluyor.
Kapitalizm kâr hırsıyla NATO gibi saldırı örgütlerini kullanarak oraya buraya saldırıyor.
Küresel şirketler Ortadoğu ve İslam dünyasını yağmalamak için her yolu deniyorlar.
Uluslararası yağma ve sömürünün tam ortasında yer alan Türkiye kendini neoliberal politikalara tümüyle kaptırmış durumda.
HES’lerle, 2/B arazileriyle, sağlıkta ve eğitimdeki dönüşümlerle talan ve yağma büyüyor.
Egemenler, küresel sermayeyi ülkeye çekmek için Zafer Çağlayan gibi bakanlarının diliyle, Türkiye’de insan emeğinin başka ülkelerden daha ucuz olduğu propagandasını yapabiliyor.
Rekabetin ortasında kâr hırsı yüzünden yeterli güvenlik önlemleri alınmadan çalıştırılan insanlar her gün ikişer üçer, iş cinayetlerinde can veriyorlar.
Arkadaşlar,
Bu ülkede iş cinayetlerinde son 10 yılda 10 binden fazla insan can verdi. Bu kadar korkunç bir tablo olabilir mi, bu korkunç tablodan kaç kişinin haberi var?
Bu tablonun sorumlusu kâr hırsına teslim olmuş yerel ve küresel sermaye çevreleriyle onları himaye eden iktidar değil midir?
Çıkardığı sahte sendika yasalarıyla 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde örgütlenmeyi imkânsız hale getiren hükümet…
6 ayda bir işçi çıkarıp yerine yenisini alan ve onların sigorta primlerini yine fakirlerin vergilerinden oluşturduğu bütçeden karşılayarak sermayeye kaynak aktaran hükümet…
Neredeyse bütün kamu varlıklarını özelleştirerek yabancı sermayeye devreden; o kuruluşlarda çalışan işçileri 4-C gibi başka köleleştirmelerin kucağına atan hükümet…
Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin değil de yasalarıyla patronların yanında duran hükümet…
Değerli dostlar,
Dört kişilik bir aile için açlık sınırının 1100, yoksulluk sınırının 3400 lirayı geçtiği bir zamanda hükümet ve doyumsuz sermaye çevrelerinin 749 liralık asgari ücrete 3-5 puanlık zam önermeleri açık bir utanmazlıktır, vicdansızlık ve ahlaksızlıktır! Bu köleci zihniyeti kınıyoruz! Böyle bir ülkede bize kimse kalkıp da köleliğin bittiğini söylemesin!
Egemenlerin bu önerilerle söylemek istediği şudur: Siz aile boyu, çoluk çocuk, gece gündüz demeden çalışın! Siz bu dünyaya efendilere hizmet için geldiniz! Bu tutumun başka izahı yoktur!
Arkadaşlar,
Kendini Müslüman olarak, insan olarak tanımlayan asla böyle bir şey yapmaz. Bu ülkenin asgari ücretlilerine, kayıt dışı çalışanlarına, taşeron işçilerine; pamukta, fındıkta, pancarda çalışmak zorunda kalan minnacık yavrularına böyle insanlık dışı bir hayatı teklif etmez! Onları bu sefalete mahkûm etmez!
Biz herkese “hakça bölüşüm ve adil paylaşım”ı öneriyoruz. Mal mülk sahiplerine, ihtiyaçtan artakalanı infak etmeyi emreden Âlemlerin Rabbinin öğüdünü ve ahiret gününü hatırlatıyoruz.
Peşi sıra hacca gidip de kazandığını işçisiyle hakça bölüşmeyenlerin vay haline! Adil paylaşımı reddeden iktidarları sorgulamayan Müslümanların vay haline! Rezidanslarda yaşayıp ciplerden inmeyen, yoksulların dünyasına yabancılaşmış; Musa’nın değil de Karun’un ayak izlerini takip etmeye başlamış Müslümanların vay haline!
Arkadaşlar bugün, küreselleşen dünya ezenlerle ezilenlerin mücadele arenası olmuştur. Küresel soygun ve talan düzenine karşı küresel bir direniş başlatmak zorunluluğumuz var, bunu böyle bilelim. Fabrikalarında yanarak can veren Bangladeşli işçilerden çok düşük ücretlerle çalıştırılan Çinli işçilere; Avrupa’da her gün daha da güvencesiz hale getirilen geniş halk kesimlerine kadar her yerde isyan ateşi yükseliyor. Biz de adalet ve özgürlük talebiyle örgütlü kapitalizme karşı örgütlü mücadele edelim. Direniş alanlarını çoğaltalım, birlikte direnelim!
Adaleti reddedip zulümde ısrar eden sermaye çevreleri ile onları koruyan iktidarlar yoksulların ve Allah’ın öfkesini hak etmektedirler.
Halkın ve Hakkın azabı zulümde ısrar edenlerin üzerine olacaktır.
Halklarını, insanlarını köleleştirmeyi, yoksullaştırmayı ısrarla sürdürenler ancak zalimlerdir.
TOKAD & EĞİTİM İLKE-SEN
adına
Ahmet Örs,
Eğitim İlke-Sen Yöneticisi
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.