Batıda, bırakılan izlenimlerin aksine önemli oranda dışlanmış bir kitle var. Bu kitle nimetlerden yeterince nasiplenmemiş; bugününden ve yarınından endişeli. Bu endişe başta genç kitleler olmak üzere insanları sokağa döküyor.
Pek tabi olarak, eskiden beri kapitalizmin yıkıcılığına ideolojik temelde karşı çıkan muhalif damarlar var ancak o damarların yaşadığı aşınmalar, maruz kaldıkları manipülasyonlar kitlesel bir hüviyet kazanmalarına bugün manidir. İdeolojik temelde örgütlenmeyen yeni dalga daha çabuk kitleleşebiliyor.
Bugünün itirazcılarını çoğu zaman sistemin özünü hedef almaktan uzakta tutan da bu olmalı. Eğer kendilerine mevcut düzenin korunması şartıyla iş ve müreffeh bir yaşam vaat edilse muhtemelen bu tepkiler azalacak.
İşte tam da burada ideolojik tutumlar devreye girmeli. Sistemi bir bütün halinde, düşünsel ve kökensel boyutlarıyla ele alan, çelişkileri siyasal bir mücadelenin zemin ve sembolü kılan, kendi pedagojisini mücadele sürecinde biçimlendiren bir tutum.
Küresel kapitalizme dönük her isyan, içinde zaaflar taşısa da insanlık için hayatta kalma, var olma adına bir umuttur. İnsanın fıtratından gelen vicdanlı ses aslında hep oradaydı ama ortaya çıkmak için fırsat kolluyordu. Bu eşitsizlikler bu fırsatı vermesi bakımından önemli.
Türkiye’de bu sürecin etkili bir yansımasını bulmak güç. Tokat ve Sakarya’da İslamcı ekiplerin doğrudan “Küresel Kapitalizme Karşı Küresel İntifada” çağrısıyla yaptıkları çıkış, internet ve medyanın diğer kanallarında hak ettiği ilgiyi görmese de bir süredir işaret etmeye çalıştıkları yer itibariyle son derece mühimdir.
İslamcı bir dille kapitalizmi ve onun çürüttüğü insanlığı ve tabiatı işaret eden bu eylemlilikler, manifestovâri açıklama metinlerinden de görüleceği üzere sağlam bir ideolojik zemine oturuyor. Anlık, dönemsel değil; ideolojik bir karşı çıkış… Kökensel bir itirazın dillendirildiği bu karşı çıkışların özelikle İslami çevrelerce tartışılması ve ileri taşınması icap ediyor.
İslamcı bir dil ve itiraz, buna muhatap olacak kapitalizmin, yeni muhafazakâr “yığmacı” iktidarın neoliberal yağmacı politikalarıyla güçlendiği bir dönemde beklemediği bir yerden alacağı darbe anlamına gelecektir.
İnsanlığın ortak vicdanını dillendiren her eylemlilik en nihayetinde İslamcıların itirazlarıyla da kesişecektir; velev ki Zerdüşt olsunlar!
Talancı, yozlaştırıcı, tahrip edici kapitalizme karşı vakit yitirmeksizin “hayır” demeyi öğrenmek gerek. Artık birinci saldırgan, düşman o!
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.