“Türkiye’de Sosyalist Düşüncenin Tarihi” Semineri

Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) haftalık seminerlerine Ufuk AKTAŞLI’nın sunduğu “Türkiye’de Sosyalist Düşüncenin Tarihi” konulu seminerle devam etti. Ufuk Aktaşlı konuşmasına sosyalizmin Osmanlı düşünce hayatına diğer modern ideolojilere göre bir hayli geç girdiğini söyleyerek başladı. 1910’lu yıllara kadar sol fikirlerin Osmanlı’da ortaya çıkmadığını söyleyen Aktaşlı bunun iki nedeni olduğunu belirtti.

Birinci nedenin Osmanlı aydınlarının temel hedefinin devleti yıkılmaktan kurtarmak olduğunu sosyalizmin devleti kurtarmak konusunda bir reçete sunmadığını; ikinci neden olarak da Osmanlı’nın feodal bir toplum oluşunu ve kapitalist bir gelişmenin olmaması nedeniyle sınıfsal yapının oluşmamasını gösterdi. Osmanlı aydınlarının gündemine sosyalizmin ilk olarak İştirakçi Hilmi aracılığıyla girdiğini ancak onun da kişiliği ile ilgili çeşitli rivayetler nedeniyle ilk Osmanlı sosyalisti sayılmadığını belirtti.

İlk sosyalist fikirli Osmanlı aydınının Mustafa Suphi olduğunu belirten Ufuk Aktaşlı Mustafa Suphi’nin Kırım ve Azerbaycan bölgelerinde Müslümanlar arasında yaptığı sol örgütlenme çabalarından ve bu doğrultuda gerçekleştirilmesine öncülük ettiği oluşumlardan bahsetti. Mustafa Suphi’nin 1919’da Türkiye Komünist Fırkasını kurduğunu SSCB’nin desteğini arkasına aldığını Mustafa Kemal’in de önce M. Suphi ile iyi ilişkiler kurup onu Anadolu’ya davet ettiğini ancak Erzurum’a geldikten sonra zorla Trabzon’a götürülüp orada bir tekneye bindirilerek on beş arkadaşıyla birlikte katledildiğini belirtti.

Daha sonra Türkiye Komünist Partisi genel sekreteri olan Şefik Hüsnü’den ve TKP’nin tarihinden bahseden AKTAŞLI özellikle TKP ve Komintern arası ilişkiler üzerinde durdu. SSCB merkezli Kominternin bir yandan Stalin’in tek ülkede sosyalizm politikası, öte yandan az gelişmiş ülkelerde ulusal kurtuluş hareketlerine destekleme kararı nedeniyle Kemalist yönetime her zaman destek verdiğini Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katline bile bu nedenle ses çıkarmadığı ve bu politikayı TKP’ye de kabul ettirdiğini; o nedenle de Şefik Hüsnü yönetimindeki TKP’nin Kemalizm’e karşı muhalefet etmediğini belirtti. Türkiye solunun kendisi Kemalizm’den ayrıştıramamasının önemli bir nedeninin Kominternin görüşlerine Şefik Hüsnü ve TKP’nin sadık kalmasını ve sol düşüncenin bu anlayış üzerinden oluşması olduğunu söyledi. Türkiye’de ilk sol Kemalizm oluşturma denemesi olan KADRO dergisi ve bu dergi çevresinin görüşlerini de anlatan AKTAŞLI Hikmet KIVILCIMLI’nın tarih tezi ve sosyalizm anlayışından da bahsetti.

1960 sonrası Türkiye solunun kitleselleşmeye başladığın belirten AKTAŞLI bu dönemde solun darbeci ve cuntacı bir yapıya büründüğünü söyledi. Doğan Avcıoğlu’nun fikri önderliğindeki “Yön” hareketi ile Mihri Belli’nin fikri önderliğinde ve Dev-Genç çevresinde etkili olan“Milli Demokratik Devrim” hareketinin Türkiye’de bir işçi sınıfı gerçekleşmediği için sosyalist devrimi bir askeri darbe ile gerçekleştirmeye çalıştığını anlattı. Bu dönemde Türkiye solu içindeki Kemalist dozajın iyice arttığını belirterek 1960’lı yıllarda sosyalizmin Marksizm ve Kemalizm’in bir karışımı olarak algılanır hale geldiğini belirtti. Avcıoğlu ve Belli’nin fikirsel benzerlik ve farklılıkları üzerinde duran AKTAŞLI bu cuntacı faaliyetlerin ülkeyi 12 Mart darbesine götürdüğünü söyledi. 60’ların en önemli sol hareketinin Türkiye İşçi Partisi olduğunu belirten Ufuk Aktaşlı TİP’in tarihinden ve genel başkanı Mehmet Ali Aybar’ın özgün sol fikirlerinden söz etti. 1960 sonrasında Dev-Genç çevresinin özellikle Latin Amerika sol hareketlerinden etkilenerek silahlı gerilla mücadelesine başladığını anlatan AKTAŞLI bu dönemin üç önemli örgütü Mahir Çayan önderliğindeki THKP-C, Hüseyin İNAN, Sinan CEMGİL, Deniz GEZMİŞ önderliğindeki THKO ve İbrahim KAYPAKKAYA önderliğindeki TİKKO’nun fikir ve faaliyetleri üzerinde durdu.

12 Mart darbesini yol açtığı tahribatı atlatan Türkiye solunun 1975’ten itibaren Devrimci Yol’la birlikte yeniden hareketlendiğini önemli kitlesel destek bulduğunu söyleyerek 1970 sonrası sol partilerden ve Doğu PERİNÇEK önderliğindeki Maocu Aydınlık grubundan söz etti. 1980 sonrası dağılan Türkiye solundan, Dev-Sol ve DHKP-C oluşumlarından ve ÖDP ile Emek Partisinin faaliyetlerinden söz ederek konuşmasını tamamladı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın