İlköğretimden liseye, üniversitelerden kamuya kadar her alanda acımasızca uygulanan başörtüsü yasağıyla ilgili olarak Tokat’ta faaliyet gösteren TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) bir eylem gerçekleştirdi.
Tokat’ta Yer Altı Çarşısı üzerinde gerçekleşen eylemin başlangıcında kısa bir konuşma yapan Özgür Eğitim-Sen MYK üyesi Ahmet Örs, başörtüsüne parçalı bir serbestliği reddettiklerini, hükümet ve muhalefet kanadının başörtüsünü siyasi bir malzeme konusu yapmalarının kabul edilemeyeceğini söyledi. İlköğretime Ece Nur Özel gibi başörtüleriyle devam eden ve bu yüzden cezalar alan ortaokul öğrencileri ve ailelerine bazı hükümet üyeleri ve muhafazakâr yazarların yaptığı “provakatör” suçlamasının ancak bir acizlik ve korkaklık olabileceğini ifade eden Örs, başörtüsüne özgürlüğün bütüncül ve kararlı bir mücadele ile gelebileceğini vurguladı.
TOKAD adına Hacer GÜLTAŞ’ın okuduğu basın açıklamasında da hükümetin ve siyasi partilerin başörtüsüne dönük sorumsuz tutumları “Şimdi hükümet ve muhalefet partilerinin üniversitelerdeki başörtüsü yasağının çözümüne ilişkin birtakım söylemlerine tanık olduğumuz bir dönemdeyiz. Hükümet ve ana muhalefet bir sürü laftan sonra meseleyi orta yere bırakmıştır. Hükümet çözüm için 2011 seçimlerini işaret etmiş, ana muhalefet çözüm için samimi bir girişimi olamayacağını deklare etmiştir.” cümleleri ile eleştirildi.
İlköğretime başörtüleri ile giden ortaokul öğrencilerinin ailelerini çocuklarını ellerinden almakla tehdit eden meclis insan hakları komisyonu başkanı Zafer Üskül’e seslenilerek çocukların devlete değil ailelere ait olduğu hatırlatılarak Üskül’ün tavrı kınandı. Ayrıca öğrencilere ve ailelere “ahmak ve provokatör” suçlamasında bulunan Burhan Kuzu ile Hüseyin Çelik de protesto edildi.
Başörtüsüne parçalı bir özgürlüğün kabul edilemeyeceği vurgulanan açıklamada başörtüsünün sembolik anlamına ilişkin olarak “Şu bilinmelidir ki başörtüsü bizim için sadece bireysel bir hak değil, bu ülkede ya da bütün dünyada ezen ezilen çelişkisinin bir sembolüdür. Başörtüsü, kapitalizmin tüketim dininin giremediği bir kaledir. Başörtüsü, kapitalizmin, tuğyan içindeki sistemlerin teslim almaya, çözmeye çalıştığı kalplerimizi, bedenlerimizi koruma mücadelesinin bayrağıdır. O yüzden egemenler aşağılamak istedikleri insanların giyimlerine müdahale ediyor ve onları savunmasız bırakmak istiyorlar. Allah’ın dinine, bu dinin adalet anlayışına karşı duranlar çocuklarımızın, genç kızlarımızın, kadınlarımızın örtülerinden ürküyorlar, tüm özgürlükçü söylemlerine rağmen yasakçılıkta azgınlaşabiliyorlar.” sözlerine yer verildi.
Eylem sırasında “Başörtüsü Allah’ın Emri Müslüman Kadının Kimliğidir”, “Başörtüsüne Şartsız Sınırsız Özgürlük”, “Ece Nur ve Arkadaşları Onurumuzdur” pankartlarının yanı sıra “başörtüsüne ilköğretimde, üniversitede, kamuda özgürlük”, Ece Nur Hangi Suçtan Sürgün Edildi”, “kamusal alan, hizmet alan, başka yalan?”, “asıl provokatörler yasakçılardır” gibi dövizler taşındı ve “Her Zaman Her Yerde Başörtüye Özgürlük”, “Ece Nur Kızımız Onurumuzdur”, “Örtümüz Partilere Malzeme Değil”, “Çocuklar Bizimdir Devletin Değil”, “Başörtüsü Özgürlük Bayrağımızdır”, “Herkes İçin Adalet, Herkes İçin Özgürlük” gibi sloganlar atıldı.
Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni şu şekilde:
BAŞÖRTÜSÜNE ŞARTSIZ, SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK!
Değerli arkadaşlar,
Yıllardır devam eden başörtüsüne özgürlük mücadelesinde yeni bir aşamaya girildi. Okullardan kovulan, kamuda horlanan, her türlü yasakçılık ve baskıya maruz kalan başörtüsü mücadelesi bugün yeni durumlarla karşı karşıyadır.
Türkiye’de ilköğretim okullarından liselere, üniversiteden kamusal alanlara kadar her yerde başörtüsü yasaktır ve bu yasak yıllardır yakıcı bir şekilde uygulanıyor. 28 Şubat döneminde binlerce başörtülü kardeşimiz üniversitelerden atıldı, kamuda çalışan çok sayıda başörtülü memurun işine son verildi. İnsanların emekleri, yılları acımasızca bir anda yok sayıldı.
Şimdi hükümet ve muhalefet partilerinin üniversitelerdeki başörtüsü yasağının çözümüne ilişkin birtakım söylemlerine tanık olduğumuz bir dönemdeyiz. Hükümet ve ana muhalefet bir sürü laftan sonra meseleyi orta yere bırakmıştır. Hükümet çözüm için 2011 seçimlerini işaret etmiş, ana muhalefet çözüm için samimi bir girişimi olamayacağını deklare etmiştir.
Değerli arkadaşlar, duyarlı Tokat halkı,
Yıllardır büyük bir zulüm olarak acımasızca uygulanan başörtüsü yasağında herhangi bir erteleme asla kabul edilemez. Çözüm için seçimlerden sonrasını işaret ederek halkın iradesine ipotek koyanların tavrını asla doğru ve samimi bulmuyoruz. Zulme son vermede samimi olanlar adalet için bir dakika bile beklemezler. Seçimlerden sonra yeni anayasa gibi, başörtüsü sorununun çözümü gibi vaatlerin bizim için oy devşirme hesabından başka bir anlamı yoktur.
Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi üniversitelerdeki başörtüsü yasağıyla ilgili tartışmalar sırasında ilköğretime başörtüleriyle giden bazı kızlarımız gündeme geldi. Başta Ece Nur Özel kardeşimiz olmak üzere ilköğretime örtüleriyle devam eden kızlarımız için “provokatör” yakıştırması yapıldı. Şunu peşinen ilan ediyoruz ki bu alçakça bir yakıştırma ve iftiradır; bunları söyleyenler müfteridir. Asıl provokatörler yasakçılardır, insanların iradelerine saygı göstermeyenlerdir, bu iddiaları dillendirenlerdir.
Diyarbakır’da iki yıldır okuluna başörtülü devam ettiği için türlü soruşturmalara maruz kalan, uzak bir okula sürgün edilen Ece Nur kardeşimize ve onunla aynı tavrı gösteren diğer kardeşlerimize provakatör diyen Hüseyin Çelik, yine kızlarımıza ve ailelerine “ahmak” diyen Burhan Kuzu, kızlarımızı ailelerin istismar suçu işlediklerini iddia ederek devletin anne babalarının elinden alabileceği hezeyan ve tehdidini savuran Zafer Üskül ve onlarla aynı tavrı sahiplenen köşe yazarı ya da siyasetçi gibilerini halkın vicdanına ve Hakk’ın adaletine havale ediyoruz. Şunu bilsinler ki kızlarımızın tertemiz vicdanları ve aydınlık yüzleri karşısında utanca boğulacaklardır.
Değerli arkadaşlar,
Başörtüsü özgürlüğü bizim için parçalanamaz bir değere sahiptir. Sadece üniversite ile sınırlı bir özgürlüğü asla kabul etmeyeceğiz. Bu konudaki tavrımız nettir: Başörtüsüne şartsız sınırsız özgürlük! Henüz dün gerçekleşen referandum için “haklar ve özgürlükler genişleyecek” diyenlerin bugün ortaokul öğrencilerinin talebi karşısında korkak muhafazakar reflekslerle “provokasyon” edebiyatı üretmeleri manidardır. Kendilerine oy veren milyonlarca kişinin çözüm taleplerinden iktidar devşirenlerin başörtüsünden vazgeçmeyen insanlara “provokatör” demesi affedilir bir tutum değildir.
Şu bilinmelidir ki başörtüsü bizim için sadece bireysel bir hak değil, bu ülkede ya da bütün dünyada ezen ezilen çelişkisinin bir sembolüdür. Başörtüsü, kapitalizmin tüketim dininin giremediği bir kaledir. Başörtüsü, kapitalizmin, tuğyan içindeki sistemlerin teslim almaya, çözmeye çalıştığı kalplerimizi, bedenlerimizi koruma mücadelesinin bayrağıdır. O yüzden egemenler aşağılamak istedikleri insanların giyimlerine müdahale ediyor ve onları savunmasız bırakmak istiyorlar. Allah’ın dinine, bu dinin adalet anlayışına karşı duranlar çocuklarımızın, genç kızlarımızın, kadınlarımızın örtülerinden ürküyorlar, tüm özgürlükçü söylemlerine rağmen yasakçılıkta azgınlaşabiliyorlar.
Mecliste insan haklarına bakan komisyonun başkanlığını yapan Zafer Üskül’e ve onun gibi düşünenlere sesleniyoruz: Çocuklar bizimdir devletin değil! Yetiştirdiğimiz çocuklarımızı resmi ideolojinin kutsallarına kurbanlık olarak teslim edecek değiliz! Son anayasa değişikliği ile istismar suçunu genişletenler resmi ideolojinin okullarda her gün çocuklarımızı ne kadar istismar ettiğine baksınlar. Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması gibi inançlarından dolayı örtünen kardeşlerimizin ailelerine böyle bir suçun isnat edilmesi başlı başına bir aymazlıktır.
Başörtülü aile ve kızları “ahmaklık”la suçlayan Burhan Kuzu’nun seçkinlerin, egemenlerin dilini sahiplenmedeki mahareti de hayretâmizdir. Başbakanın bu değerlendirmeler karşısındaki tavrı da son derece düşündürücüdür.
Değerli arkadaşlar,
Biz başörtüsü yasağı olsun, emek sömürüsü olsun, farklı kimlik ve inançlara dönük baskılar olsun, bütün bu baskılara karşı İslami kimliğimizle adalet ve özgürlük mücadelesine devam edeceğiz. Parçacı çözümleri kabul etmeyecek, başörtüsüne ilköğretimden liseye, üniversiteden kamusal alanlara kadar her yer ve zamanda özgürlük talebini yükseltmeye devam edeceğiz. Suret-i haktan görünenlerin vesayetini kabul etmiyoruz. Her şeyin ve herkesin üzerinde gözetleyici olan âlemlerin Rabbi olan Allah’a itimadımız tamdır.
TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) adına
Hacer GÜLTAŞ
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.