TOKAD açılım sürecinde Hükümet’e toplumsal sorunların çözümü için cesaret ve tutarlılık, İslami kamuoyuna ise suskunluğunu bozma çağrısı yaptı. Açıklamada “Egemen siyasi yapı ve onun doğurduğu sorunların etrafını dolanmak ahlaki bir tutum değildir.” denildi
Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) adına dernek başkanı Umut Uzun tarafından yapılan yazılı açıklamada, resmi ideolojiyi tartışmaya açması bağlamında açılım sürecinin önemli olduğunu fakat Hükümet’in yaptığı hataların süreci sekteye uğrattığını söyleyerek, DTP’nin kapatılmasını, KCK operasyonlarını ve TEKEL işçilerine yapılan muameleleri eleştirdi. Uzun, açıklamada “Kürt sorunu Türkiye’de karanlık sistemin beslendiği en büyük bataklıktır. Hemen hemen bütün hukuksuzlukların, bütün yasaklamaların sorgusuzca gerçekleştirilmesinin meşru zemini olarak sunulmuştur. Ancak son yıllarda resmi ideolojinin daha çok sorgulanması ve kısmi özgürleşmeci adımlar vesilesiyle Kürt sorununun özüne ilişkin daha sağlıklı değerlendirmeler yapılmaya başlanmıştır. Hükümetin açılım sürecini başlatması da bu ortamın doğal bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir. Ancak, DTP’nin mahkemece kapatılması Kürt meselesinin çözümüne ilişkin umutları kırmıştır. Muhatapları yok sayarak, kapatarak bir sorunun çözülmesi olacak şey değildir. Dil ve kimlikleri reddedilen Kürt halkının siyasi tercihleri her ne olursa olsun saygı görmeli iken kapatılmakla cezalandırılması sorunun çözümünü değil otorite lehine devamını ifade eder.” dedi.
Basın açıklamasında AK Parti’ye daha cesur ve tutarlı adımlar atması çağrısı yapılırken, İslami kamuoyuna da inisiyatif çağrısı yapıldı: “Cuntacı ve darbeci kuşatmaya karşı halkının takdir ve desteğini hak edebilmek için hükümetin derhal başörtüsü yasağını kaldırması, mağdur ve yoksul halkın taleplerine kulak vermesi, Kürt sorunu çerçevesinde tabu yıkan somut adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde farklı toplumsal kesimleri çarmıha geren ve bunun devamında direnen egemen irade halkımızı yine kendi karanlığında boğmak için fırsatlar bulacaktır. İslami çevreler de bu alandaki suskunluğuna derhal son vermelidir. İslam’ın insanlara adil bir dünya vaadinin şahitleri olunabilmesi için bu kaçınılmazdır. Can alıcı sorunlarla yüzleşmemek İslami kimliğimizle asla bağdaşmaz. Egemen siyasi yapı ve onun doğurduğu sorunların etrafını dolanmak ahlaki bir tutum değildir.” Açıklamada son operasyonlar ise “En son yapılan KCK tutuklamaları bu büyük hatalardan biridir. Bu meselenin doğurduğu yapılanmalardan önce sorunların cesurca üzerine gitmek icap eder. Kapatma, operasyon ve tehditlerle barış ortamının hayat bulması mümkün değildir.” ifadeleri kullanıldı.
Basın açıklamasının tam metni
Türkiye’de halkın kimlik ve inançları temelinde yaşadığı derin ve yakıcı kuşatmaya karşı resmi ideolojinin daha geniş çevrelerde nispeten de olsa tartışılmaya başlanmasına vesile olduğu için açılım sürecini önemli bulmaktayız.
Kürt sorunu merkezinde başlatılan açılım çalışmalarında başbakanın cumhuriyet sürecinde yalnızlaştırılan, yok sayılan ya da yok edilen kişi ya da çevrelere sahip çıkan, onlara saygınlıklarını iade eden çıkışları da son derece değerlidir. Bir başbakanın Dersim katliamından bahsetmesi, Ahmet Kaya’ya sahip çıkması, Said Nursi’den bahsetmesi yasak alanlarını delen önemli bir çıkıştır.
Şu kabul edilmelidir ki Kürt sorunu Türkiye’de karanlık sistemin beslendiği en büyük bataklıktır. Hemen hemen bütün hukuksuzlukların, bütün yasaklamaların sorgusuzca gerçekleştirilmesinin meşru zemini olarak sunulmuştur. Ancak son yıllarda resmi ideolojinin daha çok sorgulanması ve kısmi özgürleşmeci adımlar vesilesiyle Kürt sorununun özüne ilişkin daha sağlıklı değerlendirmeler yapılmaya başlanmıştır. Hükümetin açılım sürecini başlatması da bu ortamın doğal bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir.
Ancak, DTP’nin mahkemece kapatılması Kürt meselesinin çözümüne ilişkin umutları kırmıştır. Muhatapları yok sayarak, kapatarak bir sorunun çözülmesi olacak şey değildir. Dil ve kimlikleri reddedilen Kürt halkının siyasi tercihleri her ne olursa olsun saygı görmeli iken kapatılmakla cezalandırılması sorunun çözümünü değil otorite lehine devamını ifade eder.
Hükümetin cesur adımlar atmamasından güç alan halkımızca malum çevreler açılım sürecini baltalamak için ellerinden geleni yapacaklardır. Reşadiye pususu, DTP’nin kapatılması bu çerçevede değerlendirilmelidir. Ancak hükümetin hataları bu çevrelere cesaret vermekte, yeni komplolar için onları harekete geçirmektedir.
En son yapılan KCK tutuklamaları bu büyük hatalardan biridir. Kürt meselesi diye bir şey varsa, açılım süreci bu meseleyi çözmek için uygulamaya konulmuşsa bu meselenin doğurduğu yapılanmalardan önce sorunların cesurca üzerine gitmek icap eder. Kapatma, operasyon ve tehditlerle barış ortamının hayat bulması mümkün değildir.
Tekel işçilerine acımasız davranarak genişletmesi gereken toplumsal tabanını daraltan, soyut söylemden öteye geçememiş açılım süreciyle beklentileri karşılayamayan, başbakan yardımcısına suikast gibi vahim iddialara maruz kalmanın gereğini yerine getiremeyen bir hükümetin bu meselede başarı şansı ne kadar olabilir?
Cuntacı ve darbeci kuşatmaya karşı halkının takdir ve desteğini hak edebilmek için hükümetin derhal başörtüsü yasağını kaldırması, mağdur ve yoksul halkın taleplerine kulak vermesi, Kürt sorunu çerçevesinde tabu yıkan somut adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde farklı toplumsal kesimleri çarmıha geren ve bunun devamında direnen egemen irade halkımızı yine kendi karanlığında boğmak için fırsatlar bulacaktır.
İslami çevreler de bu alandaki suskunluğuna derhal son vermelidir. İslam’ın insanlara adil bir dünya vaadinin şahitleri olunabilmesi için bu kaçınılmazdır. Can alıcı sorunlarla yüzleşmemek İslami kimliğimizle asla bağdaşmaz. Egemen siyasi yapı ve onun doğurduğu sorunların etrafını dolanmak ahlaki bir tutum değildir.
TOKAD adına Umut Uzun
Dernek Başkanı
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.