Sağlık ve eğitim çalışanlarına dönük son saldırılar bir kez daha içinde bulunduğumuz vahameti gözler önüne sermiştir.
Piyasalaşmanın hızla bütün toplumsal/sosyal alanlara sirayet ederek yaşamı, insani ilişkileri geri dönülmez bir tahribata sürüklediğini görüyor ve giderek daha fazla endişeleniyoruz.
Hekimlikten öğretmenliğe, oradan bütün diğer meslek gruplarına kadar her şeyin karşılığının çıkara endekslenerek düşünülüp programlanması içinden çıkılmaz gayri insani bir durumu işaret ediyor.
Artık hekim-hasta, öğretmen-öğrenci ilişkisi yok. Artık satıcı-müşteri ilişkisi var. Okullara, hastanelere dayatılan “toplam kalite” anlayışının tabii bir sonucudur bu. Miting meydanlarında başbakanın her an tehdit ve şantajla iş gördürüleceğini ima ve ilan ederek kamu çalışanlarını değersizlik çukuruna yuvarladığı bir süreçtir bu.
TEKEL eylemlerinde işçilerin yan gelip yattıklarını, halkın parasını hortumladıklarını söyleyerek halk kesimleri arasında nefret söylemini yaygınlaştıran iktidar süreçleri, toplumsal ilişkileri geri dönülmez bir şekilde parçalamışlardır. Öğrencilerine müşteri gibi davranması isteniyor öğretmenlerden. Hastalarına müşterisi gibi davranılması isteniyor hekimlerden. Dolayısıyla rakamlarla ölçülen performansın kutsandığı bu kapitalist çıkarcı düzenden hekimi, diğer çalışanları hedef alan şiddetten başkası beklenebilir mi?
Evet, toplumun bütün yerleşik değerleri yapıbozumuna uğratılmıştır. Ahlakın, İslami ve insani değerlerin yerini para almıştır. İnsanlar sonsuz bir yaşam hırsına büründürülmüştür. Böyle giderse geriye hiçbir toplumsal değer kalmayacak, hepimiz birer makineye dönüşeceğiz.
Sadece şiddet ve cinayetleri kınamakla meseleyi çözmek mümkün değildir. Yaşadığımız problemlerin kökenlerini ortaya çıkarmak ve o çerçevede bir toplumsal mücadele oluşturmak zorundayız.
Şiddete uğrayan hekim, öğretmen ya da kadınlar, hayatı değersizleştiren politikaların ürünüdür. Vahyin kurtarıcılığına, Rabbe teslimiyete dayanmayan, adaleti şiar edinmeyen, hırslarını dizginlemeyen hiçbir anlayış, siyaset ya da düzenleme bu yozlaşma ve çürümeye çare olamaz.
İnsanlığın kurtuluşu vahyin aydınlığına teslim olmak ve o aydınlığın gösterdiği yolda özgürlük ve adalet mücadelesi vermekle mümkün olabilecektir.
tokad
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.