Asgari Ücret Köleliktir: Kölelere Özgürlük!

Tokat’ta Yeraltı Çarşısı üzerinde asgari ücret uygulamasını ve 2011 yılı için verilen düşük zammı protesto eden TOKAD ve Özgür Eğitim-Sen mensupları, insanların emek ve geleceklerini yağmalayanlara karşı hak ve adalet temelinde birlikte bir mücadele yükseltilmesi çağrısı yapıldı.

İlk olarak Özgür Eğitim-Sen MYK üyesi Ahmet Örs’ün konuştuğu eylemde açlık sınırının dahi çok altında kalan asgari ücret politikasından vazgeçilmesi, küresel kapitalizmin emek sömürüsüne karşı kayıtsız kalınmaması gerektiğini ifade ederken Sakarya Adalet Girişimi adına Beytullah Önce de kısa bir selamlama konuşması yaptı. Önce, Tokat’ın hak, adalet ve özgürlük için yürüttüğü mücadelenin kendilerini onurlandırdığını ifade etti. Daha sonra TOKAD ve Özgür Eğitim-Sen adına ortak basın açıklamasını İlyas Çetin okudu. Çetin,  “Bugün dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2500 liradır. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam için asgari standart budur. Asgari ücreti tespit edenlerin, bu rakama bakınca adalet duygusundan hiçbir şekilde nasiplenmedikleri anlaşılıyor. Çünkü 5 milyondan fazla asgari ücretliye uygun gördükleri ücret sadece 629 liradır. Yoksulluk sınırının çok çok altında olan bu rakam açlık sınırının da tam 300 lira gerisindedir.  Bu durumda şunu açıkça ifade edebiliriz ki insanlara açlık sınırının altında verilen bu ücret ancak ve ancak kölelik ücretidir! Sadece hayatta kalabilecek ve efendilere sorgusuz hizmet edebilecek kölelerin varlığı hedeflenmektedir… Asgari ücret ne anne babaları, ne de evlatları bu hayatta insan gibi yaşatabilir! Onları sadece modern bir köle yapar! Dolayısıyla biz bugün köleliğin bitmediğini bu tabloya bakarak açıkça söyleyebiliriz.” dedi.

Beled Suresi’nin “Kölelere özgürlük” mealinin pankart olarak taşındığı eylemde açıklamayı okuyan İlyas Çetin, “Allah’ın yeryüzünde bütün insanlık için sunduğu nimetler egemen güçler tarafından yağmalanmış, herkesin eşit olarak yararlanacağı bu nimetler geniş kitlelerin elinden çalınmıştır. Dünya Bankası verilerine göre yüzde 65’lik yeryüzü nüfusu küresel gelirin sadece yüzde 5’ini paylaşabilmektedir. Bu korkunç bir uçurumdur… Ezilme ve köleleşmeyi sürekli hale getirmeyi amaçlayan zulüm politikalarını bir bütün halinde okumak, görmek gerekiyor. Unutmayalım ki başörtüsü yasağı köleleştirmeyi amaçlar, Kürtçe’nin yasaklanması köleleştirmeyi amaçlar, Alevi halkının taleplerini yok saymak köleleştirmeyi amaçlar, emek sömürüsü köleleştirmeyi amaçlar, okullardaki resmi ideolojinin dayatıldığı eğitim süreci köleleştirmeyi amaçlar. Bütün bu köleleştirmeleri ancak birlikte kavrayabildiğimizde durdurabiliriz. Yoksullaştırıcı ve esir edici politikalar asla birbirinden bağımsız değildir. Bu, böyle bilinmedikçe hakiki bir özgürleşme gerçekleşmeyecektir.” dedi. Eylemde “Asgari ücret köleliktir”, “Savaşa değil, halka bütçe,” “Adil ücret, adil bölüşüm,” “Uyan, diren, özgürleş,” “Emekçiler köleniz olmayacaktır” ve “Zulme karşı omuz omuza” sloganları atıldı. Basın açıklaması tekbirlerle son buldu.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ

ASGARİ  ÜCRET KÖLELİKTİR, KÖLELERE ÖZGÜRLÜK!

Değerli basın mensubu kardeşlerimiz, duyarlı Tokat halkı;

Alın teri ile hayatını kazanma mücadelesi veren emekçi halkımız yeni yılda yine sefalet ve kölelik ücretiyle yaşamaya çalışacak. Acımasız zulüm ve sömürü politikaları bu yıl da ezilen kitlelere hayatı zindan etmeye devam edecek.

Değerli arkadaşlar,

Geçen yıl için sadece 599 lira olan asgari ücret 2011 yılı için yalnızca 30 liralık bir zamla 629 liraya çıkarıldı. Ezilen asgari ücretliler için yine hiçbir şey değişmedi. Gerek işverenlerin gerekse de hükümetin çalışanların kölelik statülerini sürdürmelerine karşı çıkmayacağı anlaşıldı. Aşağılık sömürü düzeninin sürdürülebilmesi için kölelerin varlığına duyulan ihtiyaç bir kez daha açıkça vurgulanmış oldu.

Arkadaşlar,

Bugün dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2500 liradır. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam için asgari standart budur. Asgari ücreti tespit edenlerin, bu rakama bakınca adalet duygusundan hiçbir şekilde nasiplenmedikleri anlaşılıyor. Çünkü 5 milyondan fazla asgari ücretliye uygun gördükleri ücret sadece 629 liradır. Yoksulluk sınırının çok çok altında olan bu rakam açlık sınırının da tam 300 lira gerisindedir.  Bu durumda şunu açıkça ifade edebiliriz ki insanlara açlık sınırının altında verilen bu ücret ancak ve ancak kölelik ücretidir! Sadece hayatta kalabilecek ve efendilere sorgusuz hizmet edebilecek kölelerin varlığı hedeflenmektedir.

Sömürüye karşı ses veren duyarlı dostlar,

Asgari ücretle çalışan bir baba, bir anne bu ücretle çocuklarına insan onuruna yakışır bir hayat sunabilir mi? Kızına, oğluna bisiklet, bilgisayar, kitap alabilir mi? Çocuklarının sağlığını koruyabilir mi, onları okuluna güzel elbiselerle gönderebilir mi? Elbette ki hayır! Asgari ücret ne anne babaları, ne de evlatları bu hayatta insan gibi yaşatabilir! Onları sadece modern bir köle yapar! Dolayısıyla biz bugün köleliğin bitmediğini bu tabloya bakarak açıkça söyleyebiliriz.

Arkadaşlar,

Allah’ın yeryüzünde bütün insanlık için sunduğu nimetler egemen güçler tarafından yağmalanmış, herkesin eşit olarak yararlanacağı bu nimetler geniş kitlelerin elinden çalınmıştır. Dünya Bankası verilerine göre yüzde 65’lik yeryüzü nüfusu küresel gelirin sadece yüzde 5’ini paylaşabilmektedir. Bu korkunç bir uçurumdur. Küresel kapitalizm bütün vahşiliği ile insanlığı boğmaya devam ediyor. Türkiye’de de durum farklı değil. Yayımlanan istatistiklere göre en zengin ailelerin servetleri geçen yıla göre katlanarak arttı. Krizi fırsatlara çevirme söyleminin ne ifade ettiği daha iyi anlaşılmış oldu. Ezilen sınıflar daha da yoksullaşıp kredi borçlarının, faizlerin altında kıvranırken Türkiye bankaları dünyanın en yüksek kârlarını açıklıyor. Bütün bunlar olurken fabrikaları özelleştirmeyle kapatıldıktan sonra gönderildikleri kurumlardan dün itibariyle çıkışları verilen binlerce 4/C’li belirsiz bir geleceğin içine itildiler.

Dostlar,

Bütün bunlar iktidarlar değişse de küresel güçlere ayarlı sömürü politikalarının değişmediğinin açık göstergesidir. AKP iktidarı da zenginlerin, küresel ekonomik merkezlerin çıkarlarını korumaya ayarlı politikalar yürütüyor. Hükümet sınırsız ve sorumsuz özelleştirme politikaları ile şehirlerin ekonomilerini çökertip binlerce insanı işsiz bırakırken küresel kapitalizmin çıkarlarını da NATO füze kalkanlarıyla koruma projelerine gönüllü katılım gösteriyor. Türkiye ve dünyadaki bu kapitalist politikaların insan onur ve haysiyetini hedef aldığı, daimi bir köleliği amaçladığı ortadadır. Şunu bilelim ki kapitalistler için biz sadece onlar için artı değer ürettiğimiz kadar anlamlıyız, onların nazarında herhangi bir insani değerimiz asla yok!

Arkadaşlar,

Ezilme ve köleleşmeyi sürekli hale getirmeyi amaçlayan zulüm politikalarını bir bütün halinde okumak, görmek gerekiyor. Unutmayalım ki başörtüsü yasağı köleleştirmeyi amaçlar, Kürtçe’nin yasaklanması köleleştirmeyi amaçlar, Alevi halkının taleplerini yok saymak köleleştirmeyi amaçlar, emek sömürüsü köleleştirmeyi amaçlar, okullardaki resmi ideolojinin dayatıldığı eğitim süreci köleleştirmeyi amaçlar. Bütün bu köleleştirmeleri ancak birlikte kavrayabildiğimizde durdurabiliriz. Yoksullaştırıcı ve esir edici politikalar asla birbirinden bağımsız değildir. Bu, böyle bilinmedikçe hakiki bir özgürleşme gerçekleşmeyecektir.

Arkadaşlar,

Bütün bu köleleştirme operasyonlarına karşı Rabbimizin Beled suresindeki “Fekku Ragabe” çağrısına uyarak “Kölelere Özgürlük” diye haykırıyoruz! Emeği sömürülen işçilerimiz, çiftçilerimiz, tezgâhtarlarımız ve kamu çalışanlarımız, her türlü farklı kimlik ve inançları yasaklanan halkımızla birlikte kölelik zincirlerini kırıncaya kadar mücadele edeceğiz. Milyonlarca işsizle beraber Allah’ın herkes için gönderdiği nimetleri hırsızların elinden alıp adil bir şekilde paylaştıracağız. Açlığa, yoksulluğa itilen, dilencilik ve çaresizliği kaderleriymiş gibi kabul ettirilmek istenenlere, asgari ücrete mahkûm edilenlere bunun böyle olmadığını anlatacak ve onlarla birlikte zulme karşı duracağız. Çünkü Rabbimiz adaleti emreder, zulüm ve sömürüyü değil!

Küresel güç odaklarıyla birlikte insanların emek ve geleceklerini yağmalayanlara karşı hak ve adalet temelinde birlikte yükseltilecek bir mücadeleden yanayız ve bu mücadeleye bütün vicdanları davet ediyoruz.

TOKAD & ÖZGÜR EĞİTİM-SEN adına

İlyas Çetin

5 yorum

  1. kapitalist sistemde, ekonomik organizma emek-gücüne şiddetle ihtiyaç duyar. çünkü artı-değer sömürüsü ödenmemiş emek-gücünden elde edilir. bu nedenle kapitalist organizma, çalışmayan ve işsiz kesmi sürekli yutmaya ve istihdam etmeye çalışır. çalışmak istemeyenlere de “asalak” yaftası takar. artı-değerin, nesnel sermayeye dönüşümü, şu anki ekonomi politiğin temel eşya yasası olduğundan, ne kadar fazla istihdam o kadar fazla sermaye artırımı demektir. ama buna karşın, organizmanın örgütsüzlüğü ve rasyonalizm yoksunluğu nedeniyle mutlaka çıkan ekonomik krizlerle istihdam darmadağın olur ve işsizler ordusu da buna paralel olarak sürekli artar. nisbi refah dönemlerinde yaşanan artı-değer sömürüsü, sermayeyi artırıp alım gücünü tedricen düşürdüğü ölçüde buhran derinleşir ve sonun kesinti ile yani krizle sonuçlanır.
    ama insanlar ve özellikle de proletarya, emeklerini satarak yaşamanın dışındaki tüm araçlardan ve mülklerden tecrit edildiğinden artı-değer sömürüsüne rağmen çalışırlar. amaç açlıktan ölmektense, bir kaç kapitalist ve burjuva asalağın hesabına çalışmayı kabul etmekten ibarettir.
    artı değer, bilindiği gibi iki şekilde işliyor. ilki işgününün uzatılması (mutlak artı değer) buna karşılık ücretlerin sabit tutulmaya çalışılması. ikincisi ise işgününün sabit tutulup, birim zamanda işçiyi ya da çalışanları daha fazla meta üretmeye zorlama, yani emek-gücüne daha fazla efor sarfettirmekten ibaret. bu iki yöntem kapitalist karın temelidir. elde edilen tüm kâr, sermayeye dönüştükten sonra dolaşıma girer ve ulusal ekonomiyi meydana getirir. bu ekonomiden büyük payı hisseleri elinde tutan kapitalistler alır. sonra orta ve küçük kapitalistler, büyük kapitalistlerin şirketlerinde çalışan personel ve yöneticiler, memurlar. sonra kapitalist devletin hükümeti ordusu ve bu iki organa bağlı çalışan herkese dağılır. en az payı ise proletarya, yani modern sanayi işçisi alır. bütün değeri yaratmasına rağmen, sömürüldüğünden artı-değerden geri kalan geçim araçları dışında eline bir şey geçmez.

  2. Burjuvazi asalak, defteri dürülünce geriye hiç bir ekonomik sorun kalmayacaktır. Ekonomik sorunun başlıca etkeni, alt yapıda yatan çarpık üretim ilişkileridir.

Bir yanıt bırakın