Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) Anayasa Mahkemesinin üniversitelerde başörtüsü serbestliği getiren anayasa düzenlemesini iptal kararının gerekçesini protesto eden bir eylem düzenledi.
Tokat’ta Yer Altı Çarşısı üzerinde düzenlenen ve Dernek başkanı Umut Uzun’un basın açıklaması yaptığı protestoda “Mahkeme İnançlarımızı Yasaklayamaz!”, “Başörtüsü Allah’ın Emri, Müslüman Kadının Kimliğidir!”, “Başörtüsüne Kayıtsız Şartsız Özgürlük!” pankartlarıyla “Örtüne, İnancına Sahip Çık!”, “Yasak Sürüyor (D)uyuyor musunuz?”, “Allah’ın Emirleri Sınırlandırılamaz!”, “Başörtümüz Kimliğimiz, Vazgeçmeyiz!” gibi dövizler taşındı.
Halkın inanç, kimlik ve dillerini yasaklayarak baskı altında tutan sistemin ifsad ve yozlaşmayı derinleştirdiği, buna mukabil Anayasa Mahkemesinin halkın seçtiği meclisi yok kabul ederek demokrasi oyununa son noktayı koyduğu, dolayısıyla çözüm için tek çıkışın halkın iradesini meydanlarda ortaya koyması olduğu vurgulanan açıklama esnasında “Mahkeme Halka Hesap Verecek!”, “Başörtüsü Allah’ın Emridir!”, “Herkes İçin Adalet, Başörtüsüne Özgürlük!”, “Zulme Karşı Direneceğiz!”, “Yaşasın Başörtüsü Mücadelemiz!” sloganları atıldı ve tekbirler getirildi.
Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni :
ANAYASA MAHKEMESİ İNANÇLARIMIZI YASAKLAYAMAZ
Anayasa Mahkemesi, “minareyi çalan kılıfını hazırlar” mantığıyla başörtüsünün yasaklanmasına ilişkin gerekçeli kararını açıklayarak, bu zulmün ne kadar keyfi olarak uygulandığını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Bizler, laiklik adına üretilen sanal korkuları, kendi hayat tarzlarını halka dayatmanın bahanesi kılanların bu tavrını kesinlikle kabul etmiyoruz.
Namazımız ve orucumuz, nasıl Allah’ın emri ise, tesettürün de Kur’an ayetleriyle sabit, İslami bir emir olduğuna iman ediyoruz. Bu sebeple, ne Anayasa Mahkemesi’nin ne de başka bir mahkemenin inançlarımıza yönelik yasakçı ve dayatmacı hiçbir kararını meşru kabul etmiyoruz. Şu bilinmelidir ki başörtüsü yasağına ilişkin bu karar bizim için “yok” hükmündedir. Nasıl iman edeceğimize, nasıl ibadet edeceğimize ve nasıl bir hayat süreceğimize karışmaya hiç kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecektir!
Türkiye’yi zulmün, kavmiyetçiliğin ve cahiliyenin karanlığına sürükleyenlerin, ülkeyi nasıl bir hale getirdiğine hep birlikte tanık oluyoruz. İşsizlik, sefalet, ekonomik ifsad, sosyal hayatta yaşanan ahlaki yozlaşma, çürümüşlük her yanı kuşatıyor. Hukuk mekanizması adaletsizliğin destekçisi haline geliyor. Resmi ideolojinin sahipleri halkı emir eri gibi görüp, hizaya getirmeye çalışıyor. Hatalarının hesaplarını vermek yerine bedeli yine halkın kendisine ödetiyor. Hükümet ise halk adına hesap soracağı yerde egemenlere yanaşmaya çalışarak, bir bakıma halka sırtını dönüyor!
Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla tablo netleşmiştir: Resmi ideoloji doğrultusunda halkın inançlarını, dinlerini, dillerini ve kimliklerini yasaklayan; yıllardır sürdürdüğü inkârcı politikalarla ifsat ve şiddet tohumları eken sistem, şimdi kuvvetli bir fırtına biçmektedir. Halkın inançlarını yasaklayarak nefret ve şiddet üreten bu anlayış, artık derin bir bataklığa saplanmıştır. Çaresizlik içinde çırpınması ise daha çok baskı ve yasak üretmekte; bu da toplumsal barışı yok etmektedir!
İçine girdiğimiz bu son süreçte, halkın seçtiği Meclis’in Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla iptal edildiğini görüyoruz. Evet, meclis yok sayılmış; böylece, demokrasi oyununda son sahne sergilenmiş, yıllardır “halk iradesi” denilerek oynanan oyun son bulmuş demektir. O halde çözüm meydandadır; çözüm meydanlardır: Halk iradesini ortaya koymalı ve zulme karşı yürütülecek hak, adalet ve özgürlük mücadelesinde taraf olmalıdır! Bugünümüzü ve geleceğimizi tehdit eden bu zulümden kurtulmak için direnmekten başka seçeneğimiz kalmamıştır!
Bu aynı zamanda taşıdığımız tevhid inancının da bir gereğidir. Rabb’imizin bize bahşettiği hakları ve sahip olduğumuz insani erdemleri, hiçbir zorba güce teslim edemeyiz. Yerlerin ve göklerin tek sahibi olan Allah’ın ayetlerine meydan okuyanlar karşısında kesinlikle sessiz kalamayız. Zillete düşmemek, onurumuzu korumak ve adalet safında dayanışma bilinciyle hareket etmek bizim için en büyük kulluk sorumluluğudur.
Bu sebeple TOKAD olarak, ne bugün ne de yarın, Allah’ın emirlerini yasaklayan ve inançlarımıza müdahale eden hiçbir kararı meşru kabul etmeyeceğimizi, tanımayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Bu halkın lâhikasıdır, mâlûmun îlâmıdır: Müslümanız ve öyle kalacağız. İslami kimliğimize karşı dil uzatanlara, değerlerimizi yok sayanlara ve yasak koyanlara kul, köle olmayacağız! Namazımız, orucumuz, örtümüz, hayatımız ve ölümümüz yalnız Allah içindir ve bu bizim için hep böyle kalacaktır!
Bugün kendi beşeri yargılarıyla İslami kimliğimizi yasaklayanlar, asıl mahkemenin Din Günü kurulacağını sakın unutmasınlar! Dönüş elbette Rabb’imizedir!
Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD)
Umut Uzun, Başkan
www.tokad.org
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.