10 Yıllık Yüzakımız: TOKAD – İbrahim Sediyani

Ülkemizin güzide sivil toplum hareketlerinden biri olan Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD), bu yıl 10 yaşına girdi.

Merkezi ve çıkış noktası Tokat (Dar’un- Nasr) ilimiz olan bu dernek, 2007 yılında kurulmuştu.

Öncelikle 10 yaşına girmesinden dolayı ve geride bıraktığı bu yıllar boyunca pekçok güzel ve hayırlı çalışmalara imza atmasından ötürü TOKAD’ı ve üyelerini, gönüldaşlarını can-ı gönülden tebrik ediyorum.

Türkiye’de sivil toplum hareketleri ve çalışmaları ekseriyetle İstanbul – Ankara – Diyarbakır merkezli yürürken, kuzeydeki küçük bir ilimiz olan ve bu tür faaliyetler için “taşra” kabul edilebilecek Tokat merkezli bir hareket başlatıp, buradan ülkenin en önemli iç ve dış sorunlarına neşter vurmak, kamuoyu oluşturmak, İstanbul, Ankara veya Diyarbakır merkezli hareketlerden bile daha güçlü bir biçimde gündem oluşturmak, elbette ki öyle basit bir iş değil. TOKAD ve Tokat, bunu başardı.

TOKAD ve Tokat’ın bu başarısının altında, sahih bir İslamî kimliğe sahip olması, çalışmalarında ihlas ve samimiyet olması, iktidar erkiyle veya farklı güç odaklarıyla herhangi bir çıkar ve menfaat ilişkisi içinde olmaması ve söylemlerindeki güçlü vurgular yatıyor.

     Gücünü sözünden ve samimiyetinden alıyor, TOKAD.

Türkiye’deki pekçok dernek, STK ve hareket, iktidar erkiyle veya farklı güç odaklarıyla kurdukları çıkar ve menfaat ilişkisi neticesinde belli bir güce ulaşıyorlar. Özellikle son 15 yıllık İslamcı iktidar döneminde bu kirli ilişkileri İslamcı dernek ve STK’larda bariz bir biçimde gözlemlemek mümkün. Topluma söyleyecek pek bir sözleri kalmamış durumdalar ve halihazırda sözünü arkalarındaki güçten alıyorlar. TOKAD ise gücünü sözünden alan bir dernek.

15 yıldır iktidarda olan AK Parti eliyle Türkiye’deki İslamcı hareketler “muhafazakâr”laştırılmış, düne kadar kavgalı oldukları veya öyle bir görüntü verdikleri – kendi deyimleriyle – “laik – kemalist rejim” ile barışık hale getirilmiş, Sahih İslam çizgisinden uzaklaşıp – düne kadar en ağır eleştirileri yaptıkları – Saray İslamı’na intikal etmiş, ayrıca “İslamcı” kimliklerini terkedip “Türk – İslamcı” kimliğe bürünmüş, eklektik bir millîyetçiliğe sapmışlardır.

“İlk Kur’ân nesli”, “ıslah ve arınma” diyerek yola çıkanlar bugün AKP’nin arka vagonu olmuş, MHP ile aynı kulvarda yürüyorlar. “Biz her türlü millîyetçiliğe karşıyız”, “Ulus değil Ümmet” diyerek yola çıkanlar bugün Türk millîyetçiliğinin bayrağını yükseltmekte, başlarındaki ulus devletin gönüllü kapıkulu bekçiliğini yapmaktadırlar. “Adalet”, “eşitlik”, “özgürlük”, “hak hukuk” talepleri ve şiârıyla yola çıkanlar bugün zûlmün, adaletsizliğin savunuculuğunu yapmakta, bütün mesailerini devletin zûlümlerini savunmaya ve aklamaya harcamaktadırlar.

Bütün bu akidevî sapma, savrulma ve kirlenmişlik içinde, TOKAD, sahih İslamî kimliğini korumayı başarmış, devrimci çizgiden sapmamış ve İslamî camiânın yüzakı olmayı başarmıştır.

Bunca kirlilik, yozlaşma ve çürüme ortamında, böylesine sahih ve pırıl pırıl bir hareket. Hani geniş ve kurak bir çölde yemyeşil bir vadi görürsün ya, uçsuz bucaksız okyanusta tutunup nefes alabileceğin şirin bir ada görürsün, işte odur ve o olmuştur TOKAD.

İslamcı hareketlerin Emevî İslamcılığı’na irtidad ettiği, İslamcılar’ın ise bugünkü kişilik ve davranışlarıyla tıpatıp Mekke cahiliye toplumuna benzediği bir ülkede, TOKAD sahih İslamî kimliği ve Kur’ânî duruşuyla biz Müslümanlar’ın medar-ı iftiharı olmuştur. Müslümanlar olarak “sözümüzün hâlâ bitmediği” inanç ve umudunu korumamıza vesile olmuştur.

Bunun içindir ki TOKAD, yalnızca bir dernek veya STK değil, aynı zamanda bir “mektep”tir de.

Dernek kurmak, STK olmak, sivil toplum hareketi başlatmak, eli ayağı tutan herkesin yapabileceği iş. Ancak “mektep olmak”, her babayiğidin harcı değil. TOKAD bunu başarmıştır. TOKAD bir mekteptir.

TOKAD’ın üyesi değilim. Bugüne dek daha bir kez bile olsun bu derneğin kapısından bile içeri girmiş değilim. Emektarlarını tanıyor olmam ve yakın dostlarım olmaları dışında, hiçbir alakam yok. Fakat oldum olası kendimi bu mektebin talebesi olarak gördüm hep. TOKAD bir mekteptir ve ben de bu mektebin talebesiyim. Bunu da iftiharla söylüyorum. Ayrıca, inandığım değerlere ve savunduğum fikirlere en yakın dernektir, Türkiye’de. Resmî olarak üyesi olduğum derneklerden bile daha yakın buluyorum kendime.

TOKAD’a baktığımda, gördüğüm rûh, 1990’lı yıllarında başında yayın yapan ve benim de yazarları arasında bulunduğum Yeryüzü Dergisi’nin taşıdığı rûhtur. Yeryüzü’ndeki o aynı rûhu bugün TOKAD’da görüyorum.

TOKAD, “İslamî kimlik”ten yalnızca namaz, oruç gibi ibadetleri, “İslamî mücadele”den de yalnızca başörtü direnişi vb. gibi klişe alanları anlamayan, “İslamî kimlik” kavramından zûlme ve egemen güçlere karşı durmayı, hak ve adaletten yana olmayı, devrimci / inkılabî bir çizgide durmayı da anlayan, “İslamî mücadele” kavramından hak ve adalet mücadelesini, ekolojiyi, çevre bilincini, HES’lere ve barajlara karşı çıkmayı, nehirlerin özgürce akmasını savunmayı, kadın haklarını, daha feminal ve anaerkil bir toplum örgüsünü, işçi haklarını, sermayeye karşı emeğin yanında yer almayı, başta Kürt halkı olmak üzere bütün mazlum milletlerin yanında olmayı, mazlum milletlerin hürriyet ve istiklâl mücadeleleriyle gönül birliği içinde olmayı anlayan onurlu ve erdemli bir mektebin adıdır.

TOKAD, örneğin başörtü özgürlüğü mücadelesi, Kürt halkının anadilde eğitim hakkı mücadelesi, işçi ve emekçilerin sendikal haklar mücadelesi, kadınların ataerkil devlet erkine karşı eşitlik mücadelesi, vahşî kapitalizmin yok etmek istediği çevre ve doğanın korunması, su kaynaklarının ve yeşil bitki alanlarının korunması mücadelesi, bütün bu mücadelelerin hiçbirini diğerinden farklı ve ayrık olarak görmez. TOKAD mektebinin fikriyatında ve entelektüel zihninde, bütün bunların hepsi bir bütündür ve Müslüman bireylerin şahsiyetinde bütüncül olarak vücûd bulmalıdır. Sünnî ile Şiî arasında, Türk ile Kürt arasında, kadın ile erkek arasında “üstünlük vasfı” bahşedecek hiçbir farklılığın olduğuna inanmaz, TOKAD. İnsanların – ırkı, mezhebi veya cinsiyeti ne olursa olsun – ancak yüklendikleri sorumluluk ve ifâ ettikleri salih âmellerle değer kazanacaklarına inanır.

Özellikle ekoloji alanındaki çalışmaları, çevrenin ve doğanın korunması için gerçekleştirdikleri eylemler, HES’lere ve baraj yapımlarına karşı yaptıkları gösteriler, düzenledikleri basın toplantıları, benim nazarımda, TOKAD’ın “elleri öpülesi” faaliyetleridirler.

Erdem ve bilgelik timsali bu güzel sivil toplum hareketi, 10 yaşına girdi.

TOKAD’ın 10. doğum yıldönümü vesilesiyle kaleme aldığım bu yazıyla, kuruluşundan bugüne dek derneğin faaliyetlerinde emeği geçmiş tüm kardeşlerimizi gurbetten saygı ve hürmetle selamlıyorum.

İktidar erkiyle veya farklı güç odaklarıyla kurdukları çıkar ve menfaat ilişkisi neticesinde cüssesi büyük olan pek çok dernek ve STK’yı iktidar değiştikten en fazla iki yıl sonra hiç kimse hatırlamayacaktır, emin olun buna.

Ancak “gücünü sözünden alan” TOKAD, başlı başına bir “direniş mektebi” olarak tarihe geçecek ve 100 yıl sonra dahi bu coğrafyanın insanları tarafından anılacak, ismi hayırla yâd edilecektir.

Buna tüm kalbimle inanıyorum.

sediyani

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın