Neoliberal Tarım Politikalarıyla Tarımsal Üreticiler Piyasa Koşullarına Teslim Edildi

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)’nde bu hafta İlyas ÇETİN tarafından sunulan seminerde “Köylülükten Sonra Tarım & Osmanlıdan Günümüze Çiftçinin İlgası ve Şirketleşme” isimli kitabı tartışıldı. Konuşmasının başlangıcında kitabın farklı kişilerce yazılmış 16 makaleden oluştuğunu ve Abdullah Aysu ile M. Serdar Kayaoğlu tarafından derlendiğini ifade eden ÇETİN; kitapta Osmanlıdan günümüz Türkiyesi’ne kadar tarım alanında yaşanan dönüşümlerin birbirini tamamlayan makalelerle incelendiğini ve sözkonusu makalelerin 6 ana başlık altında sınıflandırıldığını belirtti.

ÇETİN kitapta tarımsal alanda yaşanan dönüşümün en sondan yani bugünden başlayıp geriye doğru incelendiğini belirtti ve 6 ana başlık altında incelenen hususları şu şekilde sıraladı: 1) Süpermarketler, GDO’lar, süper tarım şirketlerinin uluslararası sözleşmelerle işleyişi; 2) Mülksüzleşme-küçük meta üreticiliği-göç; 3) Tarıma devlet müdahaleleri ve dönüşümler; 4) IMF, DTÖ, DB’nın işleyiş yasaları; 5) Osmanlıdan günümüze tarih, köylünün dönüşümü ve çözülüş; 6) Köylü Mücadeleleri.

ÇETİN, Osmanlı döneminde tarım alanında yaşanan gelişmeleri özetle aktardıktan sonra cumhuriyet döneminde tarım politikalarının 1923-50, 1950-80 ve 1980 sonrası olmak üzere 3 dönemde incelenebileceğini söyledi. 1980 sonrasında IMF ve Dünya Bankası denetiminde uygulanmaya konulan neoliberal tarım politikaları neticesinde tarımsal üreticilerin piyasa koşullarına teslim edildiğini söyleyen ÇETİN; fiyat ve girdi destek politikalarının pek çok ürün için değiştiğini ve azaldığını, tarımsal sanayideki kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesi ve tarım satış kooperatifleri­nin yeniden yapılandırılması kapsamında yasal düzenlemeler yapıldığını ifade etti.

Tarımsal üretimin ilk aşamasından soframıza gelen ürüne varıncaya kadar tarımsal üretim ve pazarlamanın tüm aşamalarında çok uluslu şirketlerin faaliyet gösterdiğini belirten ÇETİN, tarım alanında da “şirketleşme” olgusuyla karşı karşıya olduğumuzu vurguladı. Çok uluslu şirketlerin gıda endüstrisi, süpermarketleşme, tohumculuk, GDO’lar, tarımsal ilaç, kimyevi gübre alanlarındaki tekelleşme eğilimlerinin bu dönemde yoğunlaştığını belirten ÇETİN; bu alandaki gelişmelerle ilgili bilgiler aktardı. İmar yasasında yapılan değişiklikler, 2B alanları ve su havzaları ile ilgili yapılan yasal düzenlemelerin orman, mera ve tarım arazilerini sermayenin sömürüsüne açtığını söyleyen ÇETİN, acele kamulaştırma uygulaması ile pek çok yerde HES, RES, GES, termik santral, nükleer santral, maden çıkarma ve işleme tesisi, kentsel dönüşüm, enerji nakil hattı geçirmek, petrol ve ulaşım için tarım arazilerine el konulduğunu söyledi. 

Yaşanan tüm bu gelişmelerin tarım kesimini tarımsal üretimden kopardığını ve kente olan göçü hızlandırdığını belirten ÇETİN, kırsal nüfusun köyden kopuş ve ücretli emek oluşum süreçleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Son olarak çiftçilerin tarımda uygulanan neoliberal politikalar karşısında mitingler düzenleyerek sesini duyurma, sendikalar kurarak haklarını elde etme çabalarına değinen ÇETİN şu sözlerle konuşmasını tamamladı: “Türkiye’de köylülerin önderlik ettiği siyasi örgütlenmeler­de ve toplumsal hareketlerde son zamanlarda bir artış görülmektedir. Bu çerçevede ilk akla gelen örneklerden birisi Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu’dur. Çiftçi-Sen Via Campesina’nın öncülük ettiği birçok toplantıya ve kampanyaya temsilcileriyle katılmaktadır. Ayrıca son zamanlar­da Doğu Karadeniz bölgesinde su kaynaklarının özelleşmesi, Zile’de yapılması planlanan 3 hidro elektrik santrali, Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral için yapı­lan çevre düzenlemeleri, muhtelif yerlerdeki orman özelleştirmeleri ve Bergama’daki madencilik yatırımlarına tepki gösteriliyor. Buralarda özellikle o bölgelerde yaşayan köylüler tarafından mevcut uygulamalara ve ticari anlayışa karşı muhalefet hareketleri­nin örgütlendiğini ve sürdürüldüğünü görüyoruz”.

2015-06-06 19.07.22

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın