Eşi dostu bankalara teslim etmemeli, onlarla dayanışmalıyız

 

TOKAD Kur’an sohbetleri bu Ramazan’da da devam ediyor. Ahmet Örs’ün İslam’ın bireyden aileye, oradan da topluma doğru genişleyen dayanışma mesajıyla ilgili ayetleri ele aldığı bu bölümde genel olarak aşağıdaki vurgular öne çıktı:

 Fakirliğin nedeni Allahın verdiği rızkın adil bölüşümünü engelleyenlerdir

 “De ki: “Gelin, Allah’ın [gerçekten] neyi yasakladığını size anlatayım: O’ndan başka şeylere asla ilahlık yakıştırmayın; anne-babanıza iyilik yapın [ve onlara karşı saygısızlıkta bulunmayın]; ve çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin; [çünkü] sizin de onların da rızıklarını sağlayacak olan Biziz; açık veya gizli hiçbir utanç verici fiil işlemeyin ve adalet[i ifa etmek] dışında Allah’ın kutsal saydığı insan hayatına kıymayın: Allah bunu size emretti ki aklınızı kullanabilesiniz ve rüşd yaşına erişmeden önce yetimin mal varlığına -onun iyiliği için olmadıkça- dokunmayın”. [Bütün alış verişlerinizde] ölçü ve tartıya tam olarak, adaletle uyun; [Biz] hiçbir insana taşıyabileceğinden daha fazla yük yüklemeyiz ve bir görüş belirttiğinizde, yakın akrabanıza [karşı] olsa da, adil olun. Allah’a karşı taahhütlerinize [daima] riayet edin: bunu Allah size emretti ki ders alabilesiniz. Ve [bilin ki] bu, dosdoğru Bana yönelen bir yoldur: Öyleyse bunu izleyin ve diğer yollardan gitmeyin ki sizi O’nun yolundan saptırmasınlar. Allah [bütün] bunları size emretti ki O’na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.” (Enam 151-153)

Bu ayetler bize neredeyse tüm sorumluluklarımızı yüklüyor.
151. ayette şirk gibi temel bir konunun hemen ardından ana babaya iyi davranılmasından bahsediyor. İyi nedir? Ihsan kelimesi birçok değeri kapsıyor
Yaşadığımız çağda anne babaya bir bütün halinde ihsanda bulunmayı bırakın, temel maddi ihtiyaçlarını bile karşılamıyoruz.
Ayetin devamı çocuk konusuna değiniyor. “Maddi kaygıyla çocuklarınızı öldürmeyin!” Burada fakirliğin nedeninin çocuk değil sistem olduğu ve asıl hedefin o olması gerektiğini anlıyoruz.
Allah ana babanın dışlandığı, çocuklarının ilgisizleştiği bir toplumun oluşmasına ket vuruyor ve dayanışma toplumu inşa etmeye çalışıyor.  Ama kapitalizm bunun yerine anne babayı huzur evine yollatıyor.
Akrabalık alanına müdahale olan şirk konusunun hemen ardından anne, baba, çocuk yani birbirini takip eden kuşaklardan bahsedilmesi manidar… Ailevi bağlara naif bir vurgu yapıyor.
“Çocuklarınızın ve sizin rızkınızı biz veriyoruz.”
Fakirliğin nedeni çocuklarınız değil, Allahın verdiği rızkın adil bölüşümünü engelleyen egemen sistemler olduğu ve onlarla mücadele etmenin gerekliliği mesajını görüyoruz. Ardından diğer ilkeler sıralanıyor.
“Öksüzün malına adil olanın dışında yaklaşmayın!” Öksüz nedir? Sadece anne babası olmayan değildir, tüm mustazaflar, ezilenler öksüzdür.
Artık Kur’an’ın öngördüğü dayanışma ve güven toplumu yok olmuş durumda…
“Bir kimseye ancak gücünün yettiği kadar yükümlülük veririz.” Burada Rabbimizin verdiği mesajı iyi anlamalı, aslında bize zor gelen onca yükümlülük gücümüzün yettiği sorumluluklardır.
Ayetin devamında dayanışmayı abartmayın diyor, bir hatalarını gördüğümüzde akraba da olsa adil bir tavır takınmamızı söylüyor.

Akrabalık yalnızca kan bağı değildir.
İslam devletinin özü adalettir. Aynı ayet bloğu içerisinde adalet ve ihsan kavramının geçmesinden insanın dış dünyaya yönelik olanının adalet olduğunu anlıyoruz.
Ve ayet sonunda düşünmeye davet ediyor ama bugün müslümanlar itaat geleneğinin etkisiyle düşünme ve müzakereden uzaklar.

Kapitalizm bütün dayanışma ağlarını parçalıyor

 “Lokman, oğluna öğüt verirken şöyle konuştu: “Ey Benim sevgili oğlum! Allah’tan başkasına ilahî sıfatlar yakıştırma! Bil ki, böyle [düzmece] ortaklık yakıştırmalar, gerçekten büyük bir zulümdür! [Allah diyor ki:] Biz, insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik: annesi onu nice acılara katlanarak karnında taşıdı ve çocuğun annesine bağımlılığı iki yıl sürdü; [öyleyse, ey insanoğlu,] Bana ve anne babana şükret, [unutma ki] bütün yollar sonunda Bana ulaşır’. [Allah diyor ki:] [Anne babana saygılı ol;] ama eğer senin aklının [ilahlık] yakıştıramayacağı bir şeye Benimle birlikte ilahlık yakıştırman için zorlarlarsa onlara uyma; [o durumda bile] onlara bu dünyada iyilikle davran ve Bana yönelenlerin yolundan git. Sonunda hepiniz Bana döneceksiniz; ve o zaman [hayatta iken] yapmış olduğunuz her şeyi [gerçek şekliyle] size göstereceğim'”. [Lokman,] “Ey yavrucuğum!” [diye devam etti] “Ortada yalnızca hardal tanesi kadar bir şey de olsa, [yaptıklarınız] bir kayanın içinde [saklı] da bulunsa, yahut gökler[in tepesin]de ve yer[in derinliklerin]de de olsa Allah onu aydınlığa çıkarır: çünkü Allah, kuşkusuz, akıl-sır ermez bir [hikmet Sahibi]dir ve her şeyden haberdardır. Ey yavrucuğum! Namazında kararlılık göster, doğru ve yararlı olanı emret, kötü ve eğriden vazgeçir, başına gelebilecek her [belaya] sabırla katlan: bu, azim ve kararlılık gösterilmeye değer bir şeydir! “[Yersiz] bir gurura kapılarak insanlara üstünlük taslama ve yeryüzünde küstahça gezip durma: unutma ki Allah, böbürlenerek küstahlık yapanları sevmez. “Davranışlarında ölçülü ve dengeli ol, sesini yükseltme: çünkü, unutma ki, seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır…” (Lokman 13-19)

Lokman’ın oğluna öğüdü de tıpkı En’am suresindeki ayetler gibi şirk ve hemen ardından anne babaya verilen değerle başlıyor.
Annenin doğum sürecinin  meşakkatli oluşundan bahsediliyor ve “bana ve anne babana şükret” diyerek anne babalığı yüceltiyor.
“Anne-baban bana şirk koşman konusunda seni zorlarlarsa onlara itaat etme ama dünya işlerinde onlarla iyi geçin!”

İtaat etmemek nankör olmak demek değildir. Fikir ve inanç farklılıkları merhametimizi dayanışma duygumuzu engellememeli. Eş dostu bankalara muhtaç etmemeliyiz. Bugün birbirleriyle dayanışmayı terk eden insanlar kapitalizme teslim oldu, kapitalizm bütün dayanışma ağlarını parçaladı. Kur’an ışığında ve Resullerin örnekliliğiyle bir güven ve dayanışma toplumu tesis etmeliyiz.

Kur’an işlediğiniz her şey karşınıza gelecek diyor,  her an gözleniyoruz Allah tarafından. Ama bunu unutunca doğal olarak güven toplumu ortadan kalkıyor ve “big brother” ve kameraları ortaya çıkıyor.
İyiliği emredip kötülüğü yasaklarken zorluklarla karşılaşacağımızı söylüyor.  Sabretmemizi yani direnmemizi  öğütlüyor. Sabır kelimesini böyle anlamalıyız.
Beled 17’de belirtildiği gibi zorluklara direnmek, bu direniş sürecinde tavsiyeleşmek ve dayanışmak sarp yokuşu tırmanmaktır.
Lokman’ın oğluna nasihatlerinin devamında böbürlenerek yürümenin yanlışlığından bahsediliyor. “Allah kendini beğenip övüneni sevmez.” “Sesini kıs!” diyor, egemen bir dil kurma konusunda uyarılıyoruz.

Hakikat savaşçısı hem maddi, hem de manevi olarak tevazu sahibi olmalı. Mimari olarak da nerede yükseklik, şaşaa, debdebe varsa orada böbürlenmek vardır. Bu devasa görkemli dini yapılar için de geçerlidir.

[Notlar: Rana Öztopaloğlu]

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın