İslam rekabeti ve cimriliği yasaklar, dayanışmayı teşvik eder

 

TOKAD “Ramazan ve Kur’an” sohbetlerinin onuncusunda Ahmet Örs, “Kötü ve Yerilen Tutum ve Davranışlar” bahsinde “Cimrilik” meselesiyle ilgili ayetleri ele aldı. Sohbette şu değerlendirmeler öne çıktı:

“Cimrilik yapana ve kendi kendine yeterli olduğunu zannedene ve nihai güzelliği/iyiliği yalanlayana gelince, onun için zorluğa ve sıkıntıya giden yolu kolaylaştırırız: bakalım serveti onu koruyacak mı (mezarına) girdiği zaman?” [Leyl Sûresi, 8-10]

– Cimrilik, kazanımlarımızı başkalarıyla paylaşmamaktır. Cimrilik eden kendini müstağni görür. Cimrilik sadece maddi şeylerden değil sahip olunan her şeyden vermemektir. Sağlığımızdan, zamanımızdan, uykumuzdan vermedikçe cimrilikten kurtulamayız.

“Ama hayır, hayır, (ey insanlar, bütün yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı bir düşünün:) siz yetime karşı cömert değilsiniz, muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz, (başkalarının) mirasını açgözlülükle yiyip bitiriyorsunuz ve sınırsız bir sevgiyle malı mülkü seviyorsunuz!” [Fecr, 17-20]

– Mekke dönemi toplumsal eşitsizliğin, sosyal adaletsizliğin anlatıldığı dönemdir. Adaletsizlik, karışıklık olan topluma peygamber gönderilerek uyarılıyor.

– Yoksulu yedirme konusunda birbirimizi özendirmiyoruz. Yoksulluk kendiliğinden ortaya çıkmaz. Köylüler proleterleşiyor. Eskiden giyim, gıda ve barınma ihtiyaçlarının kendileri karşılayan köylüler artık bankalara bağımlı hale geldi. Gazap Üzümleri romanında yıllar önce anlatılanlar bugün bizim topraklarımızda da yaşanmaya başladı. Kapitalizmin açtığı yolda insanlık ilerlemeye devam ediyor. Aileler, kuşaklar parçalanıyor, yozlaşıyor.

– Cömertlik sadece parasal anlamda vermek değil, yoksulluğu oluşturan sistemle mücadele etmektir. Miras babadan oğula kalan mal-kültür değildir sadece, toplumsal miras vardır.

– Neoliberalizm doğanın satılabileceğini keşfetti. Araziler peşkeş çekilerek, uzun süreliğine kiralanarak küresel firmaların ucuz üretim-kârlı ihracat yapması sağlandı. İhracattan kazanan halk değil büyük sermayedir. Sermaye işi açısından verimli önemli toprakları tercih eder. Bunun için sanayileşme belli yörelerde yoğunlaşmış, ülkenin verim alınamayacak alanları sanayileşme açısından bakir kalmıştır. Bu bağlamda Süleyman Demirel’in SEKA arazisini Ford’a ücretsiz vermesi önemli bir örnektir. “Verdimse ben verdim, ne olmuş!” sözü meşhurdur ve paradigmaya uygundur.

– Cimrilik bir sistemin adıdır. Dünya kaynaklarının büyük çoğunluğu azınlık tarafından kullanılıyor. Bugün cimrilik küreselleşmiştir. Açlık sınırının altında işçi çalıştıran rekabet sistemi cimriliktir.

– İdeolojik hareketlerde cimrilik hareketi çökertir. Hareket mensuplarının hareket açısından da cömert olmaları, fedakârlık etmeleri gereklidir.

– Sermaye sürekli toplanmaya devam ediyor. “İnsanoğlunun hırslarını vadiler dolusu altın doyuramaz, bir avuç dolusu toprak doyurur.” diyor Peygamberimiz.

– İdeolojileri değersizleştirenlerin, spekülasyon yapanların benzerleri vahiy geldiğinde de vahyi değersizleştirmek için çaba harcıyorlardı.

“Vay haline iftira atanın ve ayıp kusur arayanın! (Vay haline o kişinin) ki, serveti biriktirir ve onu bir kalkan sayar, zanneder ki serveti onu sonsuza dek yaşatacak!” [Hümeze Sûresi, 1-3]

– Malın ölümsüzlük getireceğinin düşünüyorlar. “Ahiret varsa dünyadaki malımız orada da bize ayrıcalık sağlayacaktır. Malımızın olması Allah katında muteber olduğumuzun göstergesidir.” diye düşünüyorlar. Kur’an’a karşı çıkan mantık bireysel olarak yerinde durmasına karşın küresel olarak varlık kazanmıştır.

“Ve ne ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut, ne de sonuna kadar aç(ıp varını yoğunu ortaya dök); böyle yaparsan, (yükümlü olduğun kimselerce) kınanan, yapayalnız ve yoksul biri olup çıkarsın.” [İsra Sûresi, 29]

– Vermede de dengeli olmamızı, saçıp savurarak geçimlerinden sorumlu olduğumuz insanları fazlaca sıkıntıya sokmamamızı istiyor Cenab-ı Allah. Kur’an, her zaman denge üzere bir insan ve toplum var etmek ister, insanları daima dengeye davet eder.

“Gerçek şu ki, insan tatminsiz bir tabiata sahiptir. (Kural olarak,) başına bir kötülük geldiği zaman sızlanmaya başlar, bir iyilik ile karşılaşınca da onu bencilce (sahiplenip başka insanlardan) uzak tutar.”  [Mearic Sûresi, 19-21]

– İnsan tahammülsüz yaratılmıştır. Kötülüğü görünce feryad eder, iyiliği görünce pintileşir. Kanaatkâr olursak en zengin biz oluruz. Kanaat, ailevi meselelerden maddi alanlara kadar birçok şeyi kapsar. Çocuğunun geleceğini düşünerek ihtiyaçlarından fazla olan evleri bekletenler, şu an evsizlerin kullanımına açmadığı için günah işlemektedir.

– İnsanlar kanaatkâr olmaktan uzaklaştı. Her aile ayrı evlerde çekirdek aile olarak yaşamaya başladı, konut ihtiyacı patladı. Yen ev yeni eşya demektir. İnsanlar kanaatkâr oldukları dönemde mutluydular. Kafalar arızalandı. Artık çocuklar her şeyi beğenmiyor.

– Adapazarı depreminde enkaz altında kalan ve kurtarılan bir bayan dünyayı anlamak için çıktığı seyahatte Afrika’da yaşayan insanların halini gördüğünde Türkiye’deki yaşamla ilgili olarak “bu kadarı da fazla” bağlamında tespitler yapmıştı. “Hayatımızın ne kadar çok eşya tarafından kuşatıldığını gördüm” demişti, önemli bir tespit bu.

– Eskiden sünnet diye minderlere oturulan evler artık oturma gruplarıyla, kanepelerle doldu, yaşam alanı değil gösteri alanı haline geldi. Sünnet olup olmaması tartışılır ama tüketimin kapılarını kapatan insanların iyi bir sünneti olduğu kesindi ancak kapitalizm onları da teslim aldı. Şehirlerden köylere kadar artık evler bir örnek kuruluyor. Her evde aynı makineler, aynı oturma grupları, aynı tüketim kültürü… İnsanlık kapitalizm tarafından çoktan teslim alınmıştır. Bu gerçekten hareketle ıslah çabası için yola koyulmalıyız. Evlerimizi daraltıyoruz, mallarımızı Allah yolunda harcamayı zorlaştırıyoruz kendimize.

“Onlar, -Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiklerine cimrice sarılanlar- bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar: Aksine, bu onlar için kötüdür. (Bu kadar) cimrice sarıldıkları şey, Kıyamet Günü boyunlarına asılacaktır: Zira, göklerin ve yerin mirası (yalnız) Allah’a aittir: Ve Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.” [Âl-i İmrân, 180]

– Zengin olanların çoğu başkalarının malları üzerine konanlardır. Emekçilerin hakkını vermeyerek, ihtiyaçtan arta kalanı vermeyerek biriktirenler açıkça hırsızlık yapıyorlar. Kur’an, bunların kendileri için hayırlı olmayacağını söylüyor. Kıyamet günü bu cimrilikleri boyunlarına asılacaktır.

– Zenginler güvenlikli evlere yönelerek kendilerini haktan soyutladılar. Yasak Bölge filmi bu meseleyi çok güzel işliyor. Bir nevi güvenlik hapishanelerinde yaşıyor insanlar. Aynı mıntıkada farklı hayatlar…

“(ve) cimrilik yapan, başkalarına da cimriliği tavsiye eden ve Allah’ın kendilerine bağışladığı nimetleri gizleyenleri de… Böylece hakikati inkar eden herkes için utanç verici bir azap hazırladık.” [Nisa Sûresi, 37]

– Kapitalizmde biriktirmek esastır. Bir zamanlar camilere asılan mahyalara da “Para biriktir” yazılmıştı. Kapitalizmde cimrilik esastır, paylaşma yoktur, inşalara cimriliği tavsiye eder. İslam rekabeti değil dayanışmayı teşvik eder.

– Artık hayata kazanmak üzerinden bakılıyor. Bireyler şirket gibi düşünüyor. Bu durum insani özellikleri öldürüyor. Aileler evlatlarına “kimseden kimseye fayda yok, verme” gibi telkinlerde bulunuyor. Kur’an paylaşmamızı emrederken fiiliyatta Allah’ın dediklerinin tam tersi yapılıyor. Bedenlerimizi de helal daire içerisinde kullanmalıyız.

– Bugün insanlık hayatı, tabiatı ve insanı yağmalayarak bindiği dalı kesmektedir.

“Ki onlar (Allah’ın nimetleri üzerinde) cimrilik edip başkalarına da cimrice davranmayı tavsiye ederler! Ve sırtını (bu hakikate) çevirenler (bilsin ki) Allah kendi kendine yeterlidir, bütün övgülere layıktır!” [Hadid Sûresi, 57]

– İslam paylaşma esasına dayanan bir dindir. Cimrilik, sınıfsallaşma üreten Mekke toplumunu dönüştürmüştür. Adil bir sistem kurmayı hedeflemiştir.

“O halde, elinizden geldiği kadar Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, (O’nu) dinleyin ve itaat edin. Ve kendi iyiliğiniz için karşılıksız harcamada bulunun, böylece açgözlülüklerinden kurtulmuş olanlar; işte onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar!” [Teğabün Sûresi, 16]

– Gerçek imtihan infak iledir. Zamanımızı, enerjimizi, malımızı mülkümüzü Allah yolunda feda edeceğiz. Kurtuluş ancak bununla mümkün olur. Karşılıksız harcamak kendi iyiliğimizedir. Allah “borcunuzu affedin” diyor, insanlar mahkemeye veriyor. Mazlumun yanındayız diyerek böyle yapanlar yalan söylüyorlar.

– Yoksulları hatırlamak Ramazanla olmaz,  İslam eşit ve adil bir dünya ister. Allah zenginliğin tabana yayılmasını ister.

– Kapitalizm bitmedikçe savaşlar bitmez. İsyanlar bitmez yoksulluk bitmedikçe. Eşit olmayanlar yarıştırılıyor sınavlarda ve hayatta. Âlemlere rahmet olan peygamberin ümmetiyiz. Dolayısıyla herkesin adalet içinde yaşayacağı bir dünya için mücadele etmeliyiz; sadece müslümanların selameti için değil… Böyle olmazsa zaten Peygamberimizin getirdiği mesaj âlemlere rahmet olmazdı.

– Asgari ücretin azlığı, çalışma şartlarının kötülüğü devam ediyor. İşçi ölümleri devam ediyor. Torba yasalar sermayenin yanında, işçinin, mazlumun değil. Kölelik tabana doğru hızla yayılıyor. Allah, “açgözlülükten kurtulun” diyor. Açgözlü sermaye sahiplerinin yanında duran, habire onların lehine yasalar çıkaran iktidarların mazlumun yanında olma iddiası kuru laftır, hiçbir gerçekliğe tekabül eden tarafı yoktur.

Haber: Emre Karaca

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın