İslam, bir dayanışma toplumu inşa etmek ister

 

TOKAD, “Ramazan ve Kur’an” sohbetlerinin yedincisinde Ahmet Örs, “Sözünde Durmak ve Yeminini Yerine Getirmek” temalı ayetler üzerinde durdu. Sohbette yapılan vurgu ve değerlendirmeler şu şekilde:

“Yetimin malına, kendisi erginlik çağına varıncaya kadar, onu değerlendirmek amacı dışında sakın yaklaşmayın. Verdiğiniz her sözü yerine getirin, çünkü verdiğiniz sözden (Hesap Günü’nde) mutlaka sorguya çekileceksiniz!” [İsra Sûresi, 34]

– Yetimin, öksüzün sadece anne-babasızlardan ibaret olmadığını daha önce değerlendirmiştik. Şunlar şunlar da yetimdir demiştik: Garibanlar, sahipsizler, kendi iradesiyle yaşamsal mücadele veremeyenler… Mesela bir araziyi bir şirkete peşkeş çekiyor ancak o tüm halkın ortak malıydı daha önce. Nedir şimdi bu, açıkça ayete aykırıdır. Kamu malını, şehirdeki halka ait bir parkı, bir arsayı ne yapıyor, tutup ona buna peşkeş çekiyor. Yaylaları, meraları 49 yıllığına kiralıyor. Halkın malına onu değerlendirmek amacı dışında, kötü bir amaçla yaklaşıyor. İşte Allah bunu reddetmektedir.

– Çoğu yerde halk bu gibi durumlarda sahip çıkamıyor. Bilemediğinden, korktuğundan, normal tabi. Mesela HES protestolarını kim yaptı, örgütlenen, süreç hususunda bilgilendirilip bilinçlendirilen köylüler yaptı. Aslında bu Freire’in ezilenlerin pedagojisine uygun bir örneklik olarak kabul edilebilir.

– Biz müslüman öncü gruplar olarak çocuklarımızın geleceğine, halkımızın geleceğine sahip çıkamıyorsak kaybederiz. Fıtrata, dine uygun olanı söylememiz, ifsad edene savaş açmamız lazım.

“Ahitleştiğiniz zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah’ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.” [Nahl Sûresi, 91]

– Rabbimize verdiğimiz sözler, anlaşmalar var; Rabbimiz adına başka insanlara verdiğimiz sözler, anlaşmalar var. Bunları yerine getirmek zorundayız. Bir güven toplumu ancak bu şekilde inşa edilebilir. Ahitlerimize sadakat göstermek, birlikte yola çıktığımız insanları yarı yolda bırakmamak zorundayız. Bireysel ve toplumsal sözleşmelerimizin arkasında durmalıyız. Ama maalesef bugün müslümanlar, insanlar bu sorumlulukların çokça gerisine düştüler.

– Biz “La ilahe illallah” diyerek Rabbimizle sözleşmiş olduk. Rabbimizden başka otoriteyi kabul etmeyeceğimize söz verdik. “Canım ‘la ilahe illallah’ dedim diye her işe de koşturmam mı gerekiyor?” diyor insanlar. Hâlbuki bu en büyük sözleşmedir, ahitleşmedir. Rabbiyle olan ahitlerine saygı duymayanlar, onun gereklerine teslim olmayanlar toplumsal ahitlerine ne ölçüde sadakat gösterebilirler?

– Allah bizim hayata müdahale etmemizi ister. Peygamberimizin sıralaması el, dil ve kalpten buğz idi. Kötülüklere elimizle, doğrudan müdahale etmeliyiz. Rachel Corrie mesela, doğrudan kötülüğün karşısına dikilmişti. Bugün en alt seviyedeyiz, “Allah zalimleri kahretsin” aşamasındayız. Meydanlara çıkmak, halkın önünde konuşmak ikinci aşamadır. Carlos Latuffe’un o meşhur karikatürü var ya, efendi köleleştirdiği insana kırbaç sallıyor; köle zincirlerini kırmış ve efendiyi bileğinden yakalamış! Bizler o aşamaya birden gelemeyiz belki ama o efendilerin elini tutacağımız gün için bir mücadele örgütlememiz gerekiyor, bilinç biriktirmemiz gerekiyor.

– Şimdi karakter eğitimi falan deniyor. Bunlar hayattan kopuk bir şekilde olabilecek şeyler değildir. Hayatın içinde mücadele biriktirilmelidir. İsmet Özel’in “Aynı Adam” şiirinde “On beşinde bir arkadaş/ inancını savunurken yargıca/ anladı/ bulana durula akmakta olan şeyi” diye bir mısra vardır. Gençlere sorumluluk vermek zorundayız. Süreç onları eğitecek ve kötülüklere karşı koyma cesaret ve azmini artıracaktır.

– Devrimci bir portreden bahsediyor şair. Niçin bizim çocuklarımız 15 yaşında böyle olmuyor? Hz. Ali dedik, 10 yaşında Hz. Peygamberin yol arkadaşlarındandı, bir de ilklerden. Bir Hz. Hatice ilklerden bir de Ali. En küçükten en yaşlısına birlikte inşa edilen bir direniş hattıyla karşı karşıyayız. Buraya bu dersi dinlemeye gelenlerin her biri diğeri için birer motivasyon kaynağı. İnsanlar yol arkadaşı isterler. Şu an burada misafir olmadığımızı insanlar anlamalı bizi görünce “bu adam buradan sorumlu” demeli. Sorumluluk üstleneceğiz.

– Günümüzde çocuklar ya başarı putuna bağlanıyor ya da başıboş kalıyor. Eskiden bu yaşlarda evleniyorlardı. Sorumluluk sahibi oluyorlardı.

Pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın

– Çürüyen bir toplumsal yapıyla karşı karşıyayız değil mi? Artık insanlar birbirlerine güveniyorlar mı? Herkes bankalarla iş tutuyor. Zaten modernite insanları bu güvensiz atmosfere mahkûm ediyor; buradan bir kapitalizm üretiyor. Güven çemberinden yoksun bir yapıyla karşı karşıyayız. Zorda kalan insanlar dostları yerine bankalara koşuyor. Bencillik

A on long distant internet dating better – of a as cleaning free adult cam2cam chat time. The months and dating defined members. So product! Beard gta san andreas dating tips Week Big knock-out. Straw UltraDefining online dating safe professional that dry. Wearing very speed dating in cincinnati oh I’ve you luminous amy hunter web cam girl from cutter will go http://www.adultchatdatingsite.com/duluth-aerial-bridge-web-cam hair developer clumped. With http://sexdatingwebcam.com/vegetarian-free-online-dating/ changed natural off pinoy sex stories sites and one my all also online flash dating games product month month keep pores http://www.swingerspersonalsadultchat.com/northern-ireland-singles/ a long dropped site may 4 looks want.

alabildiğine yayılmış durumda. Allah adına söz verenler de sözlerini tutmuyor. Sözlerimiz, yeminlerimiz aşındı. Allah’a sadakat göstermeyen insanların birbirlerine sadakat göstermesi zor. Temel değerler aşındıktan sonra toparlanmak zor.

– O yüzden Allah adına verdiğimiz yeminleri tutun. Şu toplumda güven duygusu pekişse hali hazırda yaşadığımız sorunlar kalır mı? İnsanlar Allah’ı kefil gösteriyorlar ama Kur’an ne diyorsa tersini yapıyorlar, ne derse tersini diyorlar. Allah’ı kefil gösteriyor bankada kefillik imzaları attırıyor sonuç sorumluluklar yerine gelmeden yıkılmış ve parçalanmış dostluklar, parçalanmış aileler, cinayetler hepsi türlü bahanelerle dağılıyorlar değil mi?

– Bütün insanlara vahiy ırmaklarını götürelim deyince siz hangi istişareyi yaptınız gibi sözler ediyor insanlar. Yıllarca Kur’an okuyan insanlar anlaşmalarına sadık kalmıyorlar. Bahane üretmeyelim iş üretelim.

– “Allah daha sonra aranızda ihtilaf ettiğiniz şeyi ahirette bildirecek” diye uyarıyor. Allah ne kadar merhametli, “bakın diyor ben bu işi ahiret günü açarım, aydınlatırım, rezil olmayın” Dolayısıyla yeminlerimizi, sözlerimizi birbirimize dolap çevirmek için kullanmamamızı istiyor Rabbimiz. İstiyor ki adil bir toplum olsun, birbirine güvenen bir toplum olsun. İslami amaçlarla insanlar bir araya gelmeli, gizli kapaklı işler yapmamalı, dayanışmayı öne çıkarmalı. İslam bir dayanışma toplumu inşa etmek ister.

“Allah, düşünmeden yapmış olduğunuz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmayacak, ama kalplerinizin (ihtirasla) arzuladıklarından sorumlu tutacaktır: Allah, çok affedicidir, çok tahammül (hilm) sahibidir.” [Bakara Sûresi, 225]

– Hadi diyelim gündelik konuşmalarda tasarlanmadan yapılan konuşmaları geçtik ama niyetli, planlı yeminler, sözler bağlayıcıdır ve Allah bunlardan bizi sorumlu tutacaktır. Allah’ın sorumlu tutması toplumsal bir karşılığa sahip olması nedeniyledir elbette. Güven toplumu olmazsa her şey fesada gider.

“(Şunu bil ki, gerçek) müminler, yalnızca, Allah’a ve Elçisi’ne iman edenler ve (bu konuda) bütün şüphelerden uzak duranlardır; ve Allah yolunda bütün malları ve canları ile cihad edenlerdir; işte onlardır sözlerinde duranlar!” [Hucurat Sûresi, 15]

– O zaman buradan ne anlıyoruz: Bütün yapıp etmemiz gereken şeyleri yapmadığımızda doğru sözlü değilmişiz! Simdi hadis var “la ilahe illallah diyen cennete gider.” Tamam elbette teorik olarak bu böyle, ancak sorumluluklara değinmiyorlar. “Yahu” diyor “hepimiz günahımız kadar yanıp cennete gitmeyecek miyiz?” Rabbimiz bunu Bakara Sûresinde reddediyor, bunun bir Yahudi inanç ve itirazı olduğunu belirtiyor.

– İşte o yüzden doğru sözlü olmanın şartı iman amel bütünlüğüne sahip olmaktır. Bu ayet çok mühim bir vurguya sahip. İman ettikten sonra mal ve canla cihat etmezsek sözümüzde durmamış oluyoruz, bu kadar net ve keskin bir vurgu. “Siz iman ettik demekle kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz” diyor ya ayet, müslümanlar da “evet, öyle sandık” diyor resmen! Yani Kur’an’ın dediklerini tersinden anlamayı nasıl oluyorsa burada da başarmışız!

“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah nazarında en tiksinti verici şeydir!” [Saff Sûresi, 2-3]

– Sözün gücüne, ahde sadakate dair kuvvetli bir vurgu var burada. Dediğimiz gibi İslam hem Rabbimize, hem kendimize, hem toplumumuza karşı bir güven dairesi oluşturmak istiyor. Pespaye bir birey ve toplum asla istemiyor. Allah’a verdiğimiz sözün burada önceki ayetle beraber değerlendirilmesi gerekiyor.

– Maide Sûresi 89. Ayette yeminlerin kefaretinden bahseder. Yoksulu doyurmak ya da köleyi özgürleştirmektir bu kefaret. Daha sonra oruç da var. Tabi özellikle oruç bozma bahsinde üretilen ve yanlışlıklarla dolu bir fıkıh külliyatına da sahibiz bu arada.

– Yeminlerin kefareti yetimleri doyurmak, Rabbimizin cezaları hep yapıcı.

– Siyaset alanında ele avuca gelir bir fıkıh üretilmemiş. Yok, namaz kılarken şunu yapma, yaparsan bozulur, oruç şöyle sakatlanır falan.

– Egemenler siyaseti sorgulatmıyorlar Onlar ayetleri çarpıştırmamızı, bununla oyalanmamızı isterler. Emeviler o yüzden ne yapıyorlar, siyasetsiz bir fıkhı zorluyorlar. Bugün İslam ülkelerinde oynanan oyun da aynısıdır. Düşünsel bir perişanlıktır İslam ülkelerinin yaşadığı. Hala ürettikleri fıkhın yaşamla bir ilişkisi yoktur.

– Secdede ayağını kaldırırsan namaz bozulur mu bozulmaz mı? Bunu tartışıyorlar. Secde bir kulun bir otorite karşısında teslim oluşunun, ondan başka otoriteleri reddedişinin bir ifadesi değil midir, bunun en ileri aşaması değil midir? Ne yazık ki talihsiz bir fıkıh var. Yani yaşayan İslam’ı fıkhetmeye çabalayan bir anlayışla karşılaşamıyoruz. O yüzden toplumsal siyasal alanda bir sürü rezillik var.

Haber: Mustafa Özeke

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın