“Mehmed Said Çekmegil’in Hayatı, Mücadelesi ve Fikri Mirası” Semineri

 

TOKAD seminerlerinde Nida Dergisi Yayın Koordinatörü Ferda KÜRÜN “Mehmed Said Çekmegil’in Hayatı, Mücadelesi ve Fikri Mirası” başlıklı bir konuşma yaptı.

Aynı zamanda M. Said Çekmegil’in torunu olan Ferda Kürün, Çekmegil’in biyografisine kısaca değindi ve hayatı ve mücadelesine dair tespitlerde bulundu.

Yazılmaya değer bir hayatımız olmalı

Yaşadıklarımızın bir eser olduğunu söyleyen Kürün, “Eğer yazacak bir eserimiz yoksa yazılmaya değer bir hayatımız olmalıdır. Rüyalar görmüyorsak, uykularımız kaçmıyorsa fikrimize bir dava girmemiş demektir. Fikre bir dava girdiğinde insan yerinde duramaz. Gençlere bir dava kazandırmalıyız.” diye konuştu.

Said Çekmegil’in kültürlü bir ailede yetiştiğini, ilkokuldan sonra resmi okullarda eğitim görmediğini, okulun yaratmak istediği insan kimliğini, ailesinin kültürü ile tarttığını söyleyen Kürün, “Kendi kendini yetiştirdi. Aynı zamanda eğitimini tamamlayamamasının bir sebebi de maddi imkânsızlıktır. Terzilik mesleğinin icra etmiştir. Terzi olarak işinin ehli bir insandır. Müşterisini dahi kendi belirlemiştir. Mesleğine rağmen okumayı ihmal etmemiştir ve birçok eser kaleme almıştır.” dedi ve Çekmegil’in bu eserleri meydana getirirken “Uykularımdan çaldım, eğlencelerimden vazgeçtim.” dediğini aktardı.

Çekmegil, aile-mücadele dengesini kurmuştu

Said Çekmegil’in, okuma üzerinden gençlerle irtibatını sürdürdüğünü belirten Ferda Kürün, “İslami mücadele içerisinde olan anne ve babalar çocuklarıyla pek ilgilenemezler çoğu zaman, lakin Said Çekmegil için bu durum söz konusu değildir. Her iki tarafta da dengeyi sağlayabilmiştir. Said Çekmegil’in hanımı da çok okuyan biridir.” diye konuştu ve  “Eşler arasındaki anlayış, muhabbet aksayınca ilişkiler parçalanır fakat Çekmegil ailesi bunu dengede tutabilmeyi başarmıştır.” dedi.

Başarısızlığın bugün kesin olarak kabul edilemez bir durum olarak görüldüğünü ifade eden Kürün,  “Oysaki yenme de, yenilme de hayatın bir gerçeğidir. Müslüman siyasal bir başarıyı kaybettiği zaman imanını kaybetmez. Örneğin Uhud Savaşı, her şeye hazır olmak gerekir.” diye konuştu.

Said Çekmegil’in her birlikteliği bir sohbet halkasına çevirerek hem kendini hem de çevresindekileri yetiştirdiğini söyleyen Kürün, “İki veya üç kişi bir araya gelindiği vakit, eğer aralarında Çekmegil varsa, onların malayani, gevezelik, geyik muhabbeti yapmaya asla imkân ve fırsatları olamazdı. Terzi dükkânını aynı zamanda bir fikir atölyesine çevirmişti.”  dedi ve sonradan damadı olan çırağına Çekmegil’in, her gün işe gidip gelirken yolda Vakıa suresini ezberlettiğini anlattı. Bu durumun aile içinde bir sünnet haline geldiğini söyleyen Ferda Kürün sözlerine “Yasin ve Vakıa suresini ezberleyenlere ödül veriliyordu.” diye devam etti.

Said Çekmegil’in aynı zamanda şair olduğunu, şiir kitapları telif ettiğini hatırlatan Kürün, Çekmegil’in “Şiir fikir için yapılmalı ve davaya hizmeti esas almalıdır.” sözünü aktardı ve şiirlerini davasına ve fikrine vasıta kılmaya çalıştığını belirtti.

Said Çekmegil’in kitaplarını yazmasının konjonktürel nedenleri olduğunu ileri süren Kürün, “Anlayışımız” serisinin bir duruma göre yazıldığını, hatta o dönemdeki tartışmalardan dolayı “İktisat Anlayışımız”ı Ecevit ile tartıştığını aktardı. “

Said Çekmegil, İslam’ı hikâyeden, masaldan arındırdı

Said Çekmegil’in İslam’ı hikâyeden, masaldan arındırdığını söyleyen Kürün, kendisine “Hocam” denmesine izin vermediğini, sürekli “Ben talebeyim, müslüman ölünceye kadar talebedir.” diye konuştuğunu aktardı.

Çekmegil’in hakkında “sünneti terk”e dair suçlamalar olduğunu söyleyen Kürün, “Çekmegil sünnetteki yozlaşmaya karşı mücadele etti.” dedi ve Çekmegil’in “Farzı terk edenlerle değil, nafileleri terk edenlerle uğraşıyorlar.” sözünü paylaştı.

-Sözümüzü çevreye göre şekillendirirsek biz, biz olamayız. Bir insan kendine özgü bir mücadele ortaya koymalıdır.

Tahkik, tetkik ve tenkit çok önemli

Said Çekmegil’in ilmi ve dini meselelerde kaynak meselesini ilk sıraya aldığını; din hakkında kaynaksız konuşanlara çok öfkelendiğini ve “Allah adına yalan uyduranlardan daha zalim kim vardır?” buyruğunu hatırlattığını dile getiren Kürün, Çekmegil’in “tahkik, tetkik, tenkit” üçlüsünü çok önemsediğini söyledi ve “Muhakkik değilsek yanlışları fark edemeyiz.” diye konuştu. Bu bağlamda Sadi Şirazi’nin “Kusuru söylenmeyen insan ayıbını hüner sanır.” sözünü aktaran Ferda Kürün, “Soru sormak da bilme işidir.” dedi.

Bazı hocaların Çekmegil ölünce rahatladığını savunan Kürün, Çekmegil’in her mecliste hakem görevinde olduğunu, cuma namazlarında okunan hutbelere kaynak yönünden müdahale ettiğini aktardı ve Üstad’ın sürekli olarak taklitle kimsenin bir yere varamayacağını söylediğini ifade etti.

İnsan, yeri gelince ayrılmayı bilmeli

Erbakan’ın Çekmegil’i Ankara’ya davet ettiğini, terzi dükkânını oraya taşıdığını söyleyen Kürün, “Hoşuna gitmeyen gelişmeler yaşanınca da ayrılmayı bilmiştir.” dedi ve kendisine “Neden taşrada kaldın?” diye sorulunca ”İstanbul’da olsaydım belki de bu kadar eser yazamazdım” diye cevap verdiğini aktardı. Kürün ayrıca, Çekmegil’in Büyük Doğu’yu Necip Fazıl Kısakürek ile birlikte kurduklarını ancak Kısakürek’le bazı problemler baş gösterince ayrıldıklarını söyledi. Çekmegil’in, “Kontrol edemediğiniz hiçbir yere üye olmayın.” sözünü aktaran Kürün, “Müdahale edebileceği bir yerde olmalı insan.” dedi.

Fikir Kulübündeki tartışma usulünü dinleyicilerle paylaşan Kürün, Çekmegil’in düzensiz sohbetleri düzene soktuğunu söyledi ve tartışma usulünü şöyle özetledi: “Başkan hazırlanıyor. O anki oturumda konu teklifi alınıyor ve o mesele tartışılıyor. Önce sırayla konuşuluyor, ikinci turda serbestçe kanaatler ifade ediliyor.”

Bugün siyasal bir duraksamanın; akıl işletecek, fikir üretecek bir isteksizliğin olduğunu söyleyen Kürün, sorulara verdiği cevaplarda hoca gibi anne babanı uygun olmayacağını; ailede sevginin önemli olduğunu dile getirdi.

Haber: Elif Aydın

3

2 1

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın