8 Mart: Direnen Kadınların Dayanışması

TOKAD, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Tokat Yeraltı Çarşısı üzerinde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını TOKAD adına Hacer Gültaş okudu.

Hacer Gültaş, basın açıklamasında kadınların kapitalizmin azgın dişleri arasında bugün her zamankinden daha çok can çekiştiğini, fabrikalarda, tezgâh başlarında kadın emeğinin esnek çalıştırmanın güvencesizliğinde sınırsızca sömürüldüğünü söyleyerek “Sosyal devleti tamamen öldüren neoliberal politikaların kurbanı evde ve işyerinde, bütün merkezi kimliği ile en çok kadınlar oluyor.” dedi.

“Bu ülkede yıllardır başörtülü kadınlar hayatın her alanından sürüldü; okullardan ve iş yerlerinden atıldı, kamusal alan yalanlarıyla sürekli baskıya maruz kaldı.” diyerek başörtüsü yasağının sürdüğünü vurgulayan Hacer Gültaş, “Bugün bu vahşet bitmiş değil. Üniversitelerde idare edilerek yasaksız bir ülke varmış gibi bir görüntü veriliyor. Oysa başörtüsü kamuda, liselerde, ilköğretimlerde, hâsılı her yerde yine yasak! Başörtüsünü çıkarmayan ilköğretim öğrencileri gözaltı ya da sürgünlerde… Başörtülü kadınların 28 Şubatı bu ülkede hiç bitmedi. Başörtüsü, özgürlük için kadın-erkek herkesin kararlı mücadelesini bekliyor.” cümleleriyle de başörtülülerin yaşadığı zulümlere dikkat çekti.

Egemenlerin yozlaştırdığı toplumda ortaya çıkan habis ruhların kadını hedef aldığını belirten Gültaş, kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığını hatırlattı.

Kadınların kadın ve anne olarak acılarının her geçen gün katlandığını dile getiren Gültaş, “Katillerin elinde can veren kadınlar anne olarak da Uludere’de, Hama’da, Humus’ta, Gazze’de, Yemen’de, Afganistan’da, Ortadoğu’nun her bir yanında ağlıyor; zalim ölüm makineleri karşısında yitirdikleri evlatlarının acılarına en çok onlar yanıyor. Katliamların karanlığında hayat, kuyulardan fışkıran cesetler olarak kadınların yaralı yüreklerini mızrak gibi deliyor.” dedi.

Sömürü kurbanı olmanın kadınların kaderi olmadığını, Allah’ın mü’min kadın ve mü’min erkeği birbirlerinin velisi tayin ettiğini, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamada birbirleriyle dayanışma içinde olmalarını istediğini vurgulayan Gültaş, sözlerini “Dolayısıyla bize düşen görev bu birlikteliği hayata geçirmektir. Bu birliktelik başörtüsü mücadelesinde hayata geçirilmelidir. Bu birliktelik kapitalizme karşı emeğin ve eşitliğin yanında hayata geçirilmelidir. Nene Hatun ve Sütçü İmamlar olarak bugün kadın ve erkeklerimiz, İslam Ümmetine karşı kurulan NATO füze kalkanı için kirli ayaklarıyla Malatya’ya gelen Amerikan askerlerine karşı bir siper oluşturarak bu velayeti göstermelidir.” diye sürdürdü.

Rekabetin değil dayanışmanın öne çıktığı bir fotoğrafa ihtiyaçlarının olduğunu söyleyen Gültaş, kadınlar ve erkekler olarak zulümlere meydan okumak azminde olmaları gerektiğini, aksi taktirde insanlığı tüketen kapitalist saldırganlık ve sömürüyle adalet temelinde mücadele edip hayatı çekilmez hale getiren egemenleri geriletemeyeceklerini ifade etti.

Basın açıklaması boyunca “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar-Tevbe 71”, “Asgari ücret + 12 Saat Kadınlar günü kutlu olsun”, “8 Mart tüketim günü değildir”, “Kadını metalaştıran kapitalizme hayır”, “Başörtüye kamusal alanda özgürlük”, “Kadın meta değildir”, “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi O’nun varlığının belgelerindendir-Rum 21”, “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!”, “Sınırsız sömürünün yaktığı kadınlara selam olsun!”, “Başörtüm benim kimliğim, onurumdur” dövizleri taşındı ve “İnanca saygı başörtüye özgürlük”, “Uyan, diren, özgürleş” sloganları atıldı.

Haber: Elif Aydın

Basın açıklamasının tam metni:

8 MART: DİRENEN KADINLARIN DAYANIŞMASI

Değerli arkadaşlar,

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, bir diğer ismiyle de Emekçi

Kadınlar Günü…

Hayatı kucaklarında yeşerten biz kadınlar, her türlü baskı ve şiddet sarmalında çırpınan bir dünyada

çok yönlü baskı ve kuşatmalarla karşı karşıyayız.

Arkadaşlar,

Kapitalizmin azgın dişleri arasında kadınlar bugün her zamankinden daha çok can çekişiyor. Fabrikalarda, tezgâh başlarında kadın emeği esnek çalıştırmanın güvencesizliğinde sınırsızca sömürülüyor. Sosyal devleti tamamen öldüren neoliberal politikaların kurbanı evde ve işyerinde, bütün merkezi kimliği ile en çok kadınlar oluyor elbette.

Ekonomik sömürü çarkında ezilen emekçi kadınların yanı sıra kapitalistler çok çirkin bir şekilde kadını metalaştırıyor, kadın bedeni üzerinden rant devşiriyor. Bunu yaparken kadını ve aileyi yozlaştırıyor, toplumu çürütüyor.

Kadın servet biriktirmenin en işlevsel sömürü aracına dönüştürülüyor.

Bugün kadını özgürleştirme söyleminin altında yatan metalaştırma amacını görmemek nasıl mümkün olabilir?

Kardeşler,

Birçok acı ve baskıyı birlikte yaşıyor kadın. Bu ülkede yıllardır başörtülü kadınlar hayatın her alanından sürüldü; okullardan ve iş yerlerinden atıldı, kamusal alan yalanlarıyla sürekli baskıya maruz kaldı.

Bugün bu vahşet bitmiş değil. Üniversitelerde idare edilerek yasaksız bir ülke varmış gibi bir görüntü veriliyor. Oysa başörtüsü kamuda, liselerde, ilköğretimlerde, hâsılı her yerde yine yasak! Başörtüsünü çıkarmayan ilköğretim öğrencileri gözaltı ya da sürgünlerde… Başörtülü kadınların 28 Şubatı bu ülkede hiç bitmedi. Başörtüsü, özgürlük için kadın-erkek herkesin kararlı mücadelesini bekliyor.

Arkadaşlar,

Ahlaki yozlaşmanın her geçen gün derinleştiği dünyamızda kadınlar şiddetin, cinsel sömürünün odağında yer alıyorlar. Yozlaşma en çok ve hemen kadını vuruyor. Şirazesini kaybeden toplumun bedelini en çok kadınlar ödüyor. Kadın cinayetleri her gün birinci gündem… Savunmasız kadınlar, egemen politikaların yozlaştırdığı habis ruhların hedefi haline geliyor.

Dostlar,

Katillerin elinde can veren kadınlar anne olarak da Uludere’de, Hama’da, Humus’ta, Gazze’de, Yemen’de, Afganistan’da, Ortadoğu’nun her bir yanında ağlıyor; zalim ölüm makineleri karşısında yitirdikleri evlatlarının acılarına en çok onlar yanıyor. Katliamların karanlığında hayat, kuyulardan fışkıran cesetler olarak kadınların yaralı yüreklerini mızrak gibi deliyor.

Arkadaşlar,

Sömürü kurbanı olmak kadınların kaderi değildir. Allah, mü’min kadın ve mü’min erkeği birbirlerinin velisi tayin etmiştir. İyiliği emredip kötülüğü yasaklamada birbirleriyle dayanışma içinde olmalarını istemiştir. Dolayısıyla bize düşen görev bu birlikteliği hayata geçirmektir. Bu birliktelik başörtüsü mücadelesinde hayata geçirilmelidir. Bu birliktelik kapitalizme karşı emeğin ve eşitliğin yanında hayata geçirilmelidir. Nene Hatun ve Sütçü İmamlar olarak bugün kadın ve erkeklerimiz, İslam Ümmetine karşı kurulan NATO füze kalkanı için kirli ayaklarıyla Malatya’ya gelen Amerikan askerlerine karşı bir siper oluşturarak bu velayeti göstermelidir.

Rekabetin değil dayanışmanın öne çıktığı bir fotoğrafa ihtiyacımız var. Kadınlar ve erkekler, yani bir bütün halinde inancımız, insanlığımız bizi sarıp kuşatan zulümlere meydan okumak azminde olmalıdır. Aksi taktirde insanlığımızı tüketen kapitalist saldırganlık ve sömürüyle adalet temelinde mücadele edemez, hayatı çekilmez hale getiren egemenleri geriletemeyiz.

Bugünün bütün kadınlar için direniş bilincini bilemesini temenni ediyoruz.

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)

adına

Hacer Gültaş

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın