Merhamet Çağrısı Pratik Sorumluluklarla Anlam Kazanır

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) başkan yardımcısı Ayşe Yılmaz, Kutlu Doğum Haftasında bu yıl “merhamet” temasının öne çıkarılmasıyla ilgili bir açıklama yaptı.

Kutlu Doğum kutlamalarının İslami çerçevede farklı düşüncelerle tartışılabileceğini ifade eden Yılmaz, İslam’ın merhamet kavramına verdiği önemi hatırlattı ancak soyut bir merhamet çağrısının eksik olacağını dile getirdi.

Vahşi kapitalizmin bütün ağırlığıyla hayatı kuşattığı bir zamanda yaşamsal karşılığı gösterilmeden, başörtüsü yasağı yaşamın birçok alanında bütün acımasızlığıyla sürerken bu zulmü görmezden gelen bir merhamet çağrısının anlamının olamayacağını iddia eden Yılmaz; insanların dilleri, kimlikleri yasaklanırken bu yasaklara kör, sağır ve dilsiz kalınarak yapılan merhamet çağrısının da herhangi bir karşılığı olmayacağını vurguladı.

Baskı, zulüm ve yok saymaların birikip koca bir yüke dönüştüğü bir toplamda soyut çağrılar yerine somut tekliflerle adaleti ikame etmenin Allah Resulü’nün gerçek “Sünnet”i olduğunu vurgulayan Ayşe Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: “Hz. Peygamber’in gerçek doğumu diyebileceğimiz vahiyle buluşması O’nun önderliğinde bütün dünyanın gidişatını değiştirmişti. Hz. Peygamber’in hayata müdahale eden, her türlü köleleştirmeye karşı çıkan, yetimin, yoksulun yanında; çalıp çırpanın karşısında olan tutumunu gözden geçirelim. O büyük örnekliğin 2011 Türkiye ve dünyasında neye tekabül ettiği üzerinde kafa yoralım. ‘Merhamet’in anlamını ancak o zaman kavrayabiliriz.”

Ayşe Yılmaz’ın yaptığı basın açıklamasının tam metni şu şekilde:

Merhamet Çağrısı Pratik Sorumluluklarla Anlam Kazanır

Diyanet’in bu seneki Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri “Merhamet” temasıyla gerçekleştirildi.

İslam’ın merhamet temasını içerdiği, bütün insanlık ve varlığı bu anlayışla muhatap aldığı bir gerçektir. Merhamet ve vicdanını yitiren insanların, merhamet ve vicdandan uzaklaşan zamanların yaşattığı acıların en büyük örneklerine bu topraklarda fazlasıyla rastlanabilir.

“Kutlu Doğum”un dini mantığı, hicri ve miladi takvime göre bir yılda iki ayrı etkinliğin gerçekleştirilmesi, Hz. Peygamber için doğumu vesilesiyle “anma” etkinliklerinde bulunulması ve bu etkinliklerin içerikleri tartışılabilir alanlardır. Bu meyanda zaten önemli karşıt görüşler insanlarla paylaşılmaktadır.

Diyanet’in bu seneki “Kutlu Doğum Haftası” münasebetiyle “merhamet”e yaptığı vurguyu somut problemler, pratik alanlar üzerinden ele almak gerekiyor. “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” rivayetini pratik boyutundan uzak bir şekilde bilbordlara taşımak merhamet vurgusunun karşılık bulması için yeterli değildir.

Merhametin yitirildiği bir çağda Hz. Peygamber’in sarsıcı çağrısı üzerinden yürütülen kampanya insanların yaralarına merhem olmazsa anlamını yitirecek, soyut bir tatminden öte gitmeyecektir.

Vahşi kapitalizmin bütün ağırlığıyla hayatı kuşattığı bir zamanda yaşamsal karşılığı gösterilmeden merhamet çağrısında bulunmanın bir anlamı yoktur. Başörtüsü yasağı yaşamın birçok alanında bütün acımasızlığıyla sürerken bu zulmü görmezden gelen bir merhamet çağrısının anlamı yoktur. İnsanların dilleri, kimlikleri yasaklanırken bu yasaklara kör, sağır ve dilsiz kalınarak yapılan merhamet çağrısının bir anlamı yoktur.

“Merhamet” çağrısı, ancak pratik mücadele ve tavır alışla anlam kazanabilir. “Merhamet” çağrısı, zulme karşı çıkarak, bu ülkede yoksullaştırılan, emeği asgari ücret politikalarıyla çalınan insanların yanında yer alınarak anlam kazanabilir. İnsanlara tek tip ve tahrifata uğramış din anlayışını dayatan resmi ideolojiyle hesaplaşmadan merhamet çağrısında bulunulamaz. Merhamet, kanayan yaralara dokundukça ortaya çıkar, zulme maruz kalmış farklı toplumsal kesimlere kol kanat gerip ötekini anlayarak belirginleşir.

Baskı, zulüm ve yok saymaların birikip koca bir yüke dönüştüğü bir toplamda soyut çağrılar yerine somut tekliflerle adaleti ikame etmenin Allah Resulü’nün gerçek “Sünnet”i olduğunu hatırlatmak isteriz. Zulme karşı direnişin peygamberidir bizim izleyeceğimiz önder. O’nun merhamet çağrısı ancak pratik direnişlerle anlam kazanacaktır.

Hz. Peygamber’in gerçek doğumu diyebileceğimiz vahiyle buluşması O’nun önderliğinde bütün dünyanın gidişatını değiştirmişti. Hz. Peygamber’in hayata müdahale eden, her türlü köleleştirmeye karşı çıkan, yetimin, yoksulun yanında; çalıp çırpanın karşısında olan tutumunu gözden geçirelim. O büyük örnekliğin 2011 Türkiye ve dünyasında neye tekabül ettiği üzerinde kafa yoralım. ‘Merhamet’in anlamını ancak o zaman kavrayabiliriz.

Gösterişli etkinliklerle değil; emek sömürüsünden Kürt sorununa, tarihsel acılardan başörtüsü yasakçılığına, küresel ve yerel kapitalizmin acımasız kuşatmasına kadar her zulüm alanında ezilenlerin yanında saf tutmak Hz. Peygamber’in gerçek takipçiliği olacaktır.

TOKAD

(Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)

adına

Bşk. Yrd. Ayşe YILMAZ

www.tokad.org

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın