Kemalizm ve Kürt Politikaları

TOKAD seminerlerine Çetin YILDIRIM’ın sunduğu “Kemalizm ve Kürt Politikaları” semineri ile devam edildi. Yıldırım seminerinde aşağıdaki noktalara değindi;

-Kemalizmin uluslaştırma sürecinde karşısına çıkan en önemli sorunlar etnik yapılar ve dindir. Şeyh Said ayaklanmasında olduğu gibi bu sorunların ikisi de bulunduğunda ne kadar rahatsız olduklarını ve kin beslediklerini isyanın kanlı bastırımıyla gözler önüne seriliyor. Ahitlerini yeniler gibi halka karşı kin ve nefretlerini sürekli yenilemişlerdir.

-Kürt politikaları üç aşamada gerçekleştirilmek istenmiştir:

– 1919-1924 İttifak

– Redd ve İnkâr. 1. Meclis’in kapatılıp 2. Meclisin açıldığında alınan kararlar arasındadır.

– Asimilasyon. Şeyh Said isyanından sonra uygulamaya karar verilmiştir.

-I. Mecliste toplam 328 milletvekili varken bu vekillerin 70-80’i Kürttü. Mecliste Kürtlerden başka Ali Şükrü Bey önderliğinde liberal İslamcılar vardı. En önemli nokta da mecliste kürsüden yapılan konuşmalarda bu memleket Türkler ve Kürtlere aittir denilmesidir. Daha sonra dolaylı olarak hakimiyetin Türklerde olduğu, Ali Şükrü Bey’in liberal islamcı kimliğinden ötürü kuytu bir yerde işkence ile öldürülmesiyle adeta insanların kafasına sokulmuştur. Mecliste halk iradesi baypas edilmiştir.

-Anayasada sadece Türklerden bahseder ve Kürtler inkâr edilir.

-İsmet İnönü Vakit gazetesine verdiği röportajda Türkçülüğe ve paralelindeki politikalara karşı gelen insanlara çok sert çıkacaklarını ve hatta ‘analarını kesip atacaklarını’ söylemiştir. İnönü Sivas Demir Yolları açılışında Kürtlere ağır ithamlarda bulunmuştur.

-Şeyh Said ayaklanmaya devletin Allah’a ve Resulüne küfrettiğini ve böyle bir sistemin yıkılmasının ‘farz’ olduğu söylenmiştir. Alevi Kürtler isyana destek vermemiştir. Dersimden de destek gelmemiştir. Alevilerin destek vermemelerine rağmen isyan sonucunda ağır bedeller ödemişlerdir. İsyana katılan 20.000 kişi vardır.

-Cumhuriyet Halk Partisine 1927’de sadece Türklerin, kendisini Türk hissedenlerin, Türk gelenek göreneklerine göre yetişmiş insanların üye olabilmesi için karar çıkmıştır.

-İsyanlardan sonra yetim kalan kızlar toplanıp yatılı okullara verilmiştir. Tıpkı Türkan Saylan’ın Kardelenler projesi gibi.

-Kürt çocukları askere alındığında onlara silah, mühimmat verilmeyip Kürt gençler yol yapımı gibi işlerde kullanılmıştır.

-Fevzi Çakmak Kürt bölgeleriyle ilgili hazırladığı raporda Erzincan’da ekonominin sıkıntıda olduğunu, Kürt köylerinde  şımarık bir durum bulunduğunu ve ıslah için bir hava saldırısı gerektiğini düşündüğünü belirtmiştir.

-Müslümanların muhafazakârlaşıp inançlarına vatan, millet unsurlarının eklenmesiyle Kürt sorununa bakışları da milliyetçilik kokmaya başlamıştır. Bu önemli engel hâlâ soruna bakışta aradan kaldırılamamıştır. Müslümanlar üzerindeki politikaların da maalesef ne kadar etkili olduğunu görüyoruz. Bizim yapmamız gerekense umudumuzu kesmeden erişebildiğimiz bütün insanlara bitmek tükenmek bilmeden Kur’an merkezli yaklaşılması gerektiğini anlatmaktır. Kürt sorunun çözümü ancak Kürt Müslümanlarla irtibata geçip birlikte çalışmalarıyla olacaktır.

Çetin Yıldırım, Kürt muhalif hareketlerini bir sonraki seminerde ele alacaklarını söyledikten sonra program soru ve cevaplarla sona erdi.

2. BÖLÜM

1950 de Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye’de daha özgürlükçü bir ortam oluşuyor. ve Kürt gençleri Ankara ve İstanbul üniversitelerine kayıt yaptırıyorlar. Dicle öğrenci yurtları üzerinden örgütleniyorlar.1958’de Irak’ta bir darbe gerçekleşir. Bu darbeyle birlikte Irak hükümetinin başına general Abdülkerim Kasım gelir. Hazırlanan anayasada devletin kurucu unsurları Araplar ve Kürtler olarak tanımlanır. Böylelikle Kürtlere ilk defa özerklik tanınıyor. Bütün bu olaylardan etkilenen Dicle yurtlarında kalan öğrenciler arasında ciddi anlamda bir hareketlilik başlıyor. Bu durumu sezen ve rahatsız olan emniyet güçleri Kürt hareketlerini bastırmak için çeşitli planlar öne sürüyorlar.

Bu durumdan oldukça rahatsız olan Celal Bayar; şöyle bir ifadede bulunuyor: “Bizler bütün Kürtlerin kökünü kazıp onları korkutarak bu hareketlenmeyi durdurabiliriz. Bu düşünceyi de Cevdet Sunay onaylıyor. Ve bu dönemde birçok Kürt tutuklanıp idam edilme planları yapılır. 49 a yakın Kürt hapse atılıyor, bu yüzden de 49’lular dönemi diye geçiyor. Ve bu olayların başlangıcıyla birlikte Kürtler arsında devrimci kişiler oluşuyor. Bütün bu olayların ardında 1961 yılında Adnan Menderes hükümeti darbeyle düşürülüyor. Bu darbeyle birlikte hapislerde olan birçok Kürt serbest bırakılıyor. Daha sonra sendikacı dayanışması ile yeni bir parti kuruluyor: Türkiye işçi Partisi. Bu parti daha çok işçilerle aydınları buluşturmak için ve içinde bulunulan kaos ortamını gidermek için birçok aydın kesimi partiye üye yapıyor; bunlar Mehmet Ali Aybar, Tarık Ziya Ekinci, Behice Boran gibi aydınlardan oluşuyor. Bu parti sosyalist Kürtler tarafından da destekleniyor. Bu dönemde milliyetçi muhafazakâr Kürtler TKDP kuruyorlar. TİP içerisinde sosyalistler ve Milli devrimci demokratlar ayrılmaları olunca birçok Kürt aydın istifa ediyor, Mehmet Ali Aybar başta olmak üzere… 12 Mart 1971 muhtırasından sonra TİP kapatılıyor ve parti üyeleri hapse atılıyor. Bir kısmı da 1974 yasasıyla birlikte serbest bırakılıyor. Doğu Perinçek önderliğinde başka bir parti olan TİİKP kuruyorlar. Fakat başarılı olamıyorlar. Bu partiden ayrılan sosyalist Kürtler Devrimci Kürt Ocaklarını kuruyorlar. Bu dönemde bunlardan başka örgütlemeler de oluyor. Necati Büyükkayanın kurmuş olduğu DDKO başta İstanbul, Ankara ve birçok doğu illerinde faaliyetlerde bulunuyor ve sayısı gittikçe artıyor. Köylerde bulunan halk sorunlarını, tüm şikâyetlerini, oradaki yetkili devlet sorumlularına söyleyeceğine bu örgüte söylüyor yardımı da onlardan bekliyorlar.

Tabi bütün bu olaylarda rahtsız olan iktidar komandoları Kürt halkının bulunduğu bölgelere baskınlar düzenleyip onları ailelerinin yanında hakaretler ederek götürüyorlardı. Bu dönemde kurulmuş olan Diyarbakır zindanları birçok Kürt aydınlarıyla dolup taşıyor. Bu kişilere türlü türlü işkenceler yapılıyor. Yakalanan bu Kürt aydınları içerisinde Kemal Burkay, Sait Elçi, Leyla Zana’nın eşi Mehdi Zana var. 1974’te Ecevit’le gizli anlaşma yapılıp af yasası çıkartılıyor. Kemal Burkay hapisten çıktıktan sonra PSK’yi kuruyor. Bu parti Diyarbakır’da ve birçok ilde bağımsız adaylar çıkartıyor Mehdi Zana gibi. Said Kızıltoprak Güney Kürdistan’daki Barzani yönetimden destek almak için irtibata geçer. Fakat Sait (Dr.Şivan) Kürt tarihinde SAİDLER olayı diye bilinen olay gerçekleşir. Dr. Şivan Said Elçi’yi öldürür. Bunun üzerine Dr. Şivan da Barzaniler tarafından Said Kızıltoprak ve arkadaşları kurşuna dizilerek öldürülür. Daha Kürt örgütlenmesi başlamadan sona ermiş oluyor

Daha sonra 1978’de Abdullah Öcalan önderliğinde Lice’de UKO kuruluyor. Bu örgüt Marksist Leninist bir yapıdadır ve kuruluş amacı da tüm Kürdistan bölgelerini birleştirmektir. Daha sonraları bu örgüt PKK adını alıyor. Ve bu örgütün kurucularının bir kısmı diğer örgütlerden farklı olarak Türklerden oluşuyor. Ve MİT’le bağlantısı olduğu söyleniliyor. Hatta bu konuda 1984 yılında Uğur Mumcu yayınladığı makalesinde “A.Öcalan devletin gönüllü çalışanlarından biri diye” ifada ediyor ve A. Öcalan da bu durumu reddetmiyor hatta MİT’in kendilerini beslediklerini ve güvenliklerini sağladığını ifade ediyor. Devlet ve PKK’nin karşılıklı birbirini kullandıkların açık bir şekilde ifade ediyor. Bütün bu açıklamalardan sonra A. Öcalan Suriye’ye kaçıyor. Türkiye’de kalmış olsaydı devletle işi bittikten sonra MİT tarafından öldürülecekti.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın