Siyonist Çete İsrail’in Kuruluşunun ve Nakba’nın (Büyük Felâket) 61. Yılı

Değerli arkadaşlar;

İşgal ve terör çetesi Siyonist İsrail’in kuruluşunun 61. yılındayız. 14 Mayıs 1948’de Siyonist çete devletinin kurulduğu ilan edilmişti. Emperyalizmin ileri karakolu olarak İsrail’in kuruluş ilanı Filistinliler tarafından “Nakba” yani “Büyük Felâket” olarak adlandırıldı ve o günden bugüne kadar bu şekilde anıldı. İşgal ve katliamların acıları bu kavramla anlatıldı.

Filistin ve Kudüs’ün işgali, yok edilmeye çalışılması İslam ümmeti için en büyük tehdit olmuştur. İslam dünyasını ve İslam halklarını boyunduruğu altında tutmak isteyen emperyalistler, Kudüs üzerinden Müslümanların dirençlerini yok etmek istemişlerdir. İslam ülkelerindeki işbirlikçi rejimler İsrail işgaline sessiz kalarak, Allah’ın ve Müslüman halkların affetmeyeceği bir suçu işlemişlerdir.

Şu kesin olarak bilinmelidir ki İsrail terör politikalarıyla ve göçlerle kurulmuştur. Bugün İsrail vatandaşı olarak kabul gören insanların tamamına yakını başta Avrupa ülkeleri olmak üzere başka ülkelerden göç ederek Filistin’e gelmişlerdir. Yani bu insanların masumiyeti iddiası tamamen yalandır. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” sözü tam da Siyonist işgalciler için söylenmiş olmalıdır. Filistin halkını batılı güçlerin himayesinde evlerinden, ülkelerinden atarak kan ve gözyaşı üzerinde İsrail çetesini kuran insanların, dünyadaki halkların yüzlerine bakacak yüzleri, haysiyetleri yoktur. İnsanlık adına bir adım atacak zerre kadar onurları varsa yaptıkları ve sebep olduklarından dolayı binlerce kez özür dileyerek geldikleri ülkelerine geri dönmeli ve Filistin’i asıl sahiplerine terk etmelidirler. Aksi takdirde Filistin direnişinin muhatapları olmaya ve hepimiz tarafından bir işgalci düşman olarak kabul görmeye devam edeceklerdir.

Acılar, sürgünler ve katliamlarla dolu tarihleri boyunca tüm yalnız bırakılmışlıklarına rağmen gösterdikleri şanlı direniş ve insanlığın mücadele mirasına armağan ettikleri “İntifada” için Filistin direnişine, taş atan çocukların kırılmaz iradelerine, zulme boyun eğmeyen anaların yüreklerine bir kez daha minnet duygularımızı ifade etmekten onur duyuyoruz.

Biz Müslümanlar İsrail’in varlığını asla meşru görmedik, görmeyeceğiz. İsrail’i tanıyanları, onunla işbirliği yapanları asla affetmeyeceğiz. Irkçı tarih tezleriyle Müslüman halkları birbirine düşürmek için ahlaksızca Arap ihaneti safsatalarını üretenleri hoş görmeyeceğiz.

Bugün sadece Filistin’de kalmayan bir “Nakba” ile karşı karşıyayız. Bir yandan Irak işgali sürerken bir yandan da Afganistan işgali üzerinden Taliban’la savaşan ABD’nin Pakistan’ın Swat vadisinde ve Afganistan’da yaptığı katliamları, küresel Nakba’nın devamı olarak görüyor ve bu vesile ile katil Amerika’yı lanetliyoruz. İşbirlikçi Pakistan rejimiyle sözde değişimci yeni ABD şefi Obama’nın kirli ve İslam düşmanı katliamcı yüzlerinin orta yere serildiğini görüyor ve zalimlerin renklerinin değişmesiyle zulmün sona ermeyeceğini ifade ediyoruz.

Dünyada işgal ve katliamlar devam ederken, Türkiye’de küresel işgalcileri protesto eden kardeşlerimize yönelik baskıların artmasını dikkat çekici buluyor ve soruyoruz: Siyonist İsrail’in son Gazze saldırısı esnasında İsrail basketbol takımının yapacağı maçı iptal ettirmeye dönük protestolar için Ankara’dan yayın yapan Radyo Denge’ye dava açılması “Davos Fatihi” yönetiminin bir özür dileme ve kefaret ödeme operasyonu mudur? Katliamcı İsrail’e karşı halkımızın yoğun bir şekilde tepki gösterdiği dönemlerde “van minut” çıkışı yapıp daha sonra İsrail’i kollamaya dönük davalar açmak hangi siyasi ahlakla açıklanabilir?

Değerli arkadaşlar,

Filistin’in 61 yıldır terör çetesi İsrail tarafından emperyalistlerin desteğiyle işgal edilmesi Filistin halkının Hamas ve İslami Cihad eliyle sergilediği direnişi tartışmasız bir şekilde meşru kılmaktadır. Serbest seçimlerde halkın tercihiyle işbaşına gelen Hamas’ı muhatap almak halkların tercihine saygı duyduklarını söyleyen herkes için bir zorunluluktur.

Filistin halkının “Büyük Felâket”i hepimizin felâketidir ancak bu felâket aynı zamanda insanlığı tutsak alındığı karanlıktan kurtaracak büyük bir direnişin başlangıcı olmuştur. Kudüs, biz Müslümanların ve dünyadaki bütün ezilen halkların özgürlük mücadelelerinin bir sembolüdür. Zalimlerin, işgalcilerin ve işbirlikçilerin suratlarında patlayan “Küresel İntifada” çağrısı bütün mustazaflar ve Müslümanlar için kurtuluş çağrısına dönüşmüştür.

TOKAD

(Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın