TOKAD: Rektörler ve CHP 28 Şubat’ı yaşatmaya çalışıyor!

TOKAD mensupları yaptıkları basın açıklamasında 28 Şubat sürecini eleştirirken, GOP Rektörüne yasaktan vazgeçmesi çağrısı yaptılar. CHP Tokat milletvekilinden ise Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurudaki ifadelerin altında imzasının olmasından ötürü halktan özür dilemesi istendi.

TOKAD tarafından dernek binasında yapılan basın açıklamasında, son dönemde yaşanan başörtüsü tartışmaları, “28 Şubat sürecini yaşatmaya çalışanların, nefesi tükenmiş hamleleri olarak” değerlendirildi. Dernek Başkanı Sedat Özer tarafından okunan basın açıklamasında, 28 Şubat sürecindeki baskı ve yasakların unutulmadığı belirtilirken, “İslam’a karşı 1000 yıllık mücadeleden bahsedenlerin, daha 11. yılda kapıldıkları panik havasını görmek; hakkın ve adaletin tesisine yönelik umutlarımızı güçlendiriyor” ifadelerine yer verildi. “Tek tip bir kimliği, tek tip bir düşünce ve hayat tarzını dayatan politikalar iflasın eşiğindedir. Halkımız artık; doğduğu gibi, olduğu gibi ve inandığı gibi yaşamak istemektedir,” denilen açıklamada, başörtülü öğrencileri kampüse almayan GOP Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli şöyle eleştirildi: “Yasakçıların kuklası olmaktan ve halkın inanç ve değerlerini engellemekten derhal vazgeçin! Senato kararınız yanlıştır. Toplumsal barış açısından gerekli olan başörtüsünü yasaklamak değil, üniversite kapılarını özgürlüğe açmaktır!”

CHP’li vekile “Özür dile’ çağrısı

Üniversitedeki hocalara “Öğrencilerinizin hakkına sahip çıkın! Öğrencilerin derslerinize başörtülü girmesine engel olmayın. Çekincelerinizden ötürü adaletsizliğe meyletmeyin!” çağrısı yapılan basın açıklamasında ayrıca CHP Tokat Milletvekili de, üniversitedeki başörtüsü serbestisine karşı çıkarak Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusunu imzaladığı için eleştirildi. CHP’li vekil Orhan Ziya Diren’e “Yasakçıların değil milletin vekili olun! Tokat halkı başörtüsüne özgürlüğü savunurken, Tokat vekili olarak yasakçılığı desteklemeniz, kabul edilemez bir tavırdır. Dilekçeden imzanızı geri çektiğinizi ifade edin ve Tokat halkından özür dileyin!” çağrısı yapıldı. Açıklama şöyle son buldu: “Toplumun huzurunu tehdit edecek gerginlikleri ve çatışmaları çıkaranlar, bizatihi yasakçı zihniyeti taşıyanlardır. Nasıl ki tarihte hiçbir firavun ilelebet payidar kalamadıysa, halkın inancını ve değerlerini baskı altında tutan bu firavunvâri uygulamalar da daha fazla ayakta kalamayacaktır. Rant düzenlerinin eriyip gittiğini görenlere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Hak din İslam’a inanan insanlar olduğu sürece, batıl zail olmaya mahkumdur!”

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Yasağın hedefi sadece başörtüsü değil, dinimiz İslam’dır!

Toplumun siyasal taleplerine, hak ve özgürlüklerine, İslami hayat tarzına yönelik başlatılan 28 Şubat sürecinin 11. yılındayız. Millî Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 tarihinde aldığı kararlarla “irtica” adı altında Müslümanlara yönelik yasakların yoğunlaştığı bu süreçte, milyonlarca insanın eğitim ve çalışma hakları gasp edilmiştir. Başörtüsünü, Kur’an eğitimini ve Müslümanca yaşama özgürlüğünü savunan insanlara uygulanan baskılar şiddetlenmiş, adeta topluma gözdağı verilmek istenmiştir. Bu süreçte, Tokat’ta yaşanan acı olayları da unutmuş değiliz. Fakat İslam’a karşı 1000 yıllık mücadeleden bahsedenlerin, daha 11. yılda kapıldıkları panik havasını görmek; hakkın ve adaletin tesisine yönelik umutlarımızı güçlendiriyor.

Bilinmesini isteriz ki; tek tip bir kimliği, tek tip bir düşünce ve hayat tarzını dayatan politikalar iflasın eşiğindedir. Halkımız artık; doğduğu gibi, olduğu gibi ve inandığı gibi yaşamak istemektedir. Barış ve adaletin sağlanması için çözüm yolunun şiddetten değil, hak ve özgürlüklerden geçtiğine inanmaktadır. Bu yolu engelleyenlere ise kesinlikle karşı çıkmaktadır.

Başörtüsü yasağı, şüphesiz bu sürecin en önemli sembollerinden biri olmuştur. Üniversite kampüslerinde başlayan yasak, zaman içinde birçok toplumsal alana sıçramıştır. Başörtülü hanımlar ve İslami kimliğe mensup erkekler, okullarından ve işlerinden edilmiş, özgürlük istedikleri için idamla yargılanmış, hastanelerde hakarete uğramış, halka açık alanlardaki toplantılardan ve ödül törenlerinden dahi kovulmuştur. Şüphesiz bu uygulamalar, toplumdaki hak ve adalet duygusunu derinden yaralamakta, toplumsal belleğimizde acı izler bırakmaktadır.

Son günlerde yaşadığımız olayları; 28 Şubat sürecini yaşatmaya çalışanların, nefesi tükenmiş hamleleri olarak değerlendiriyoruz. Başörtüsü yasağına yönelik direnç noktaları oluşturanlara, yüzlerini yasakçılara değil halka çevirmelerini tavsiye ediyoruz. Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde başörtüsüne kişisel olarak karşı çıktığını ifade eden ve şimdi bu görüşünü, anayasa değişikliğinin üstünde görerek; başörtülü kardeşlerimizi üniversiteye almayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli’ye bir kez daha sesleniyoruz: “Yaptığınız açık bir ayrımcılıktır, suçtur. Yasakçıların kuklası olmaktan ve halkın inanç ve değerlerini engellemekten derhal vazgeçin! Senato kararınız yanlıştır. Toplumsal barış açısından gerekli olan başörtüsünü yasaklamak değil, üniversite kapılarını özgürlüğe açmaktır!” Üniversitedeki hocalarımızın da vicdanlarına sesleniyoruz: “Öğrencilerinizin hakkına sahip çıkın! Öğrencilerin derslerinize başörtülü girmesine engel olmayın. Çekincelerinizden ötürü adaletsizliğe meyletmeyin!”

Toplumsal Dayanışma Derneği olarak, kamuoyuna duyurmak istediğimiz bir durum daha var: Başörtüsü yasağını savunmak için Anayasa Mahkemesi’ne başvuranlar arasında Tokat’ın CHP’li milletvekili Orhan Diren de yer almaktadır. Üstelik bu başvuruda sadece ‘siyasi’ açıdan değil ‘dini açıdan örtünme’nin de yasak olması gerektiği söylenmiştir. Dava dilekçesindeki ifadeler, yasakçıların asıl sorununun, siyasi simge dedikleri ‘türban’la değil, bizatihi dinimiz İslam’la olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu sebeple CHP milletvekili Orhan Ziya Diren’e de seslenmek istiyoruz: “Yasakçıların değil milletin vekili olun! Tokat halkı başörtüsüne özgürlüğü savunurken, Tokat milletvekili olarak yasakçılığı desteklemeniz, kabul edilemez bir tavırdır. Dilekçeden imzanızı geri çektiğinizi ifade edin ve Tokat halkından özür dileyin.”

Toplumun huzurunu tehdit edecek gerginlikleri ve çatışmaları çıkaranlar, halk arasında nifak tohumları ekenler; bizatihi yasaklar ve yasakçı zihniyeti taşıyanlardır. Nasıl ki tarihte hiçbir firavun ya da zorba ilelebet payidar kalamadıysa, halkın inancını ve değerlerini baskı altında tutan bu firavunvari uygulamalar da daha fazla ayakta kalamayacaktır. Rant düzenlerinin eriyip gittiğini görenlere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Hak din İslam’a inanan insanlar olduğu sürece, batıl zail olmaya mahkumdur!

Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği adına

Dernek Başkanı Sedat Özer

https://www.tokad.org

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın